Başlığa bakıp bu da nereden çıktı demeyin!
Haberin kaynağı ben değilim, çok önemli biri!
Hem de öylesine önemli ki, yüzyılın davası (!) Ergenekon’un gizli tanığı!
Savcıların baş tacı ettiği bu tanığın adı da Selçuk imiş!
İşte o Selçuk önceki gün Silivri’de verdiği ifadede General Levent Ersöz’ün güya bir sözünü mahkemeye şöyle aktarıyor:
“Biz o kadar güçlüyüz ki gerektiğinde bir Cumhurbaşkanını bile, karısına zehirlettiririz.”
Jandarma istihbarat generali Ersöz bu sözü üstelik 7 kişinin bulunduğu bir ortamda etmişmiş!
Zehirlenerek öldürüldüğü iddiası Cumhurbaşkanı olarak sadece Turgut Özal adına ileri sürüldüğüne göre kastedilen zehirleyici de Semra Özal olmuş oluyor.
Hadisenin trajikomik bir boyutu da yandaş medyanın Semra Özal’ı bu bağlamda hedefe oturtmasıdır.
Ne imiş efendim Semra Hanım, Özal öldüğünde cesedine otopsi yapılmasına bunun için karşı çıkmışmış!
Ne imiş efendim yurt dışında bir kasada sakladığı Özal’ın saç telini bundan ötürü teslim etmiyormuş!
Durun bitmedi.
Yandaş medya’nın Semra Özal’ı hedefe oturtan bu komplocu yaklaşımına bakın AKP’nin sözcüsü olan genel başkan yardımcısı Hüseyin Çelik ne karşılık vermiş:
“Savcılık gereğini yapacaktır.”
Bütün bunlardan çıkarılması gereken ne midir?
Çok değil iki hafta önce yazdığımız, AKP’nin Özal’ın naaşından hikayeler uydurup bunu seçimde kullanacak ifademizin doğrulanma sürecinde olmasıdır.
Öyle çünkü Özal’ın mezarı açılıyor ve akabinde Ergenekon davasındaki gizli bir tanık birden Türk Silahlı Kuvvetleri ile Semra Özal’ı hedefe oturtan o sözü ediyor.
Dahası Hüseyin Çelik Semra Özal yakıştırmasına, bu ne saçmalık demiyor ve savcıyı göreve çağırıyor.
Hayır bunlar tesadüf değil.
Belli ki yazılan senaryo yürürlüğe sokulmuştur.
Haberin kaynağı ben değilim, çok önemli biri!
Hem de öylesine önemli ki, yüzyılın davası (!) Ergenekon’un gizli tanığı!
Savcıların baş tacı ettiği bu tanığın adı da Selçuk imiş!
İşte o Selçuk önceki gün Silivri’de verdiği ifadede General Levent Ersöz’ün güya bir sözünü mahkemeye şöyle aktarıyor:
“Biz o kadar güçlüyüz ki gerektiğinde bir Cumhurbaşkanını bile, karısına zehirlettiririz.”
Jandarma istihbarat generali Ersöz bu sözü üstelik 7 kişinin bulunduğu bir ortamda etmişmiş!
Zehirlenerek öldürüldüğü iddiası Cumhurbaşkanı olarak sadece Turgut Özal adına ileri sürüldüğüne göre kastedilen zehirleyici de Semra Özal olmuş oluyor.
Hadisenin trajikomik bir boyutu da yandaş medyanın Semra Özal’ı bu bağlamda hedefe oturtmasıdır.
Ne imiş efendim Semra Hanım, Özal öldüğünde cesedine otopsi yapılmasına bunun için karşı çıkmışmış!
Ne imiş efendim yurt dışında bir kasada sakladığı Özal’ın saç telini bundan ötürü teslim etmiyormuş!
Durun bitmedi.
Yandaş medya’nın Semra Özal’ı hedefe oturtan bu komplocu yaklaşımına bakın AKP’nin sözcüsü olan genel başkan yardımcısı Hüseyin Çelik ne karşılık vermiş:
“Savcılık gereğini yapacaktır.”
Bütün bunlardan çıkarılması gereken ne midir?
Çok değil iki hafta önce yazdığımız, AKP’nin Özal’ın naaşından hikayeler uydurup bunu seçimde kullanacak ifademizin doğrulanma sürecinde olmasıdır.
Öyle çünkü Özal’ın mezarı açılıyor ve akabinde Ergenekon davasındaki gizli bir tanık birden Türk Silahlı Kuvvetleri ile Semra Özal’ı hedefe oturtan o sözü ediyor.
Dahası Hüseyin Çelik Semra Özal yakıştırmasına, bu ne saçmalık demiyor ve savcıyı göreve çağırıyor.
Hayır bunlar tesadüf değil.
Belli ki yazılan senaryo yürürlüğe sokulmuştur.
Cevap ver Erdoğan hani harp malzemesiydi?
Rusya Dışişleri Sözcüsü Aleksandr Lukoşeviç basın toplantısında şunları söylüyor:
“Türkiye önceki tavrını değiştirerek kargonun silah olmadığını kabul etti. Ankara’nın büyükelçimizle iki yeni görüşmesi oldu. Bu görüşmeler neticesinde Türkiye yükün mühimmat olduğu iddialarından vazgeçti.”
Evet Rusya’nın resmi açıklaması budur ve bu açıklamaya Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık Ofisi ile Davutoğlu’nun Dışişleri sekreteryası hayır öyle değil demedi.
Söyleyin tablo bu ise Başkana Erdoğan’ın ısrarla ve defalarca ettiği mühimmat bulundu açıklaması havada kalmıyor mu?
Literatürde böyle biri nasıl adlandırılır siz söyleyin!
Dahası kim bundan böyle Türkiye Başbakanı’na inanır ve sözüne itibar eder?
“Türkiye önceki tavrını değiştirerek kargonun silah olmadığını kabul etti. Ankara’nın büyükelçimizle iki yeni görüşmesi oldu. Bu görüşmeler neticesinde Türkiye yükün mühimmat olduğu iddialarından vazgeçti.”
Evet Rusya’nın resmi açıklaması budur ve bu açıklamaya Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık Ofisi ile Davutoğlu’nun Dışişleri sekreteryası hayır öyle değil demedi.
Söyleyin tablo bu ise Başkana Erdoğan’ın ısrarla ve defalarca ettiği mühimmat bulundu açıklaması havada kalmıyor mu?
Literatürde böyle biri nasıl adlandırılır siz söyleyin!
Dahası kim bundan böyle Türkiye Başbakanı’na inanır ve sözüne itibar eder?
Haberal’dan Tayyip Erdoğan’a yakarma elçileri!
Evet Mehmet Haberal, Tayyip Erdoğan’a ardı ardına elçiler gönderip şafaat diliyor.
Emin kaynaklardan aldığım bu haberi yazmaya bir türlü elim gitmemişti çünkü Prof. Haberal zaten zordaydı ve üzmek istemiyordum.
Ancak dün gördüğüm bir ilan kararımı değiştirdi.
İlan Haberal’ın Üniversitesi olan Başkent’in şükran sunumuydu ve Aydınlık’ın dışındaki bazı gazetelerde yer alıyordu.
Evet Haberal Aydınlık’ı pas geçip mesela ondan düşük tiraja sahip olan Cumhuriyet ile diğerlerine böyle bir ilanı veriyordu.
Üstelik bu ilk değil birkaç keredir oluyordu.
Haberal’ın amacı muhtemelen, bakın ben Aydınlık’a ilan bile verdirmiyorum ve onlardan ayrıyım demektir.
İyi de Aydınlık bu ülkede AKP bölücülüğüne karşı dik durabilen ve meydan okuyan tek milli yayın organı değil mi?
Bu hadisenin gösterdiği bir mutlak hakikat da Ergenekon Örgütü iddialarının fasarya olduğunun ispatıdır çünkü Doğu Perinçek’le Mehmet Haberal aynı örgüte mensup olsalardı Haberal, Aydınlık Gazetesinden öcü misali kaçar mıydı?
İlave birkaç sözüm yine Mehmet Haberal’ın televizyon kanalı ve yayınları için olacak.
AKP’ye zerre muhalefet edilmeyen bu kanalda Ufuk Söylemez ile Hasan Ünal’ın bedava yaptıkları program AKP’yi hedef alıyor diye yayından kaldırıldı.
Hülasa benim bu Haberal’a aklım ermemeye başladı!
Emin kaynaklardan aldığım bu haberi yazmaya bir türlü elim gitmemişti çünkü Prof. Haberal zaten zordaydı ve üzmek istemiyordum.
Ancak dün gördüğüm bir ilan kararımı değiştirdi.
İlan Haberal’ın Üniversitesi olan Başkent’in şükran sunumuydu ve Aydınlık’ın dışındaki bazı gazetelerde yer alıyordu.
Evet Haberal Aydınlık’ı pas geçip mesela ondan düşük tiraja sahip olan Cumhuriyet ile diğerlerine böyle bir ilanı veriyordu.
Üstelik bu ilk değil birkaç keredir oluyordu.
Haberal’ın amacı muhtemelen, bakın ben Aydınlık’a ilan bile verdirmiyorum ve onlardan ayrıyım demektir.
İyi de Aydınlık bu ülkede AKP bölücülüğüne karşı dik durabilen ve meydan okuyan tek milli yayın organı değil mi?
Bu hadisenin gösterdiği bir mutlak hakikat da Ergenekon Örgütü iddialarının fasarya olduğunun ispatıdır çünkü Doğu Perinçek’le Mehmet Haberal aynı örgüte mensup olsalardı Haberal, Aydınlık Gazetesinden öcü misali kaçar mıydı?
İlave birkaç sözüm yine Mehmet Haberal’ın televizyon kanalı ve yayınları için olacak.
AKP’ye zerre muhalefet edilmeyen bu kanalda Ufuk Söylemez ile Hasan Ünal’ın bedava yaptıkları program AKP’yi hedef alıyor diye yayından kaldırıldı.
Hülasa benim bu Haberal’a aklım ermemeye başladı!
Enver Ören’den Semra Özal’a çanta dolusu dolar!
Semra Hanımın kocası Turgut Özal’ı zehirlettiği yakıştırmaları bir olayı hatırlamama vesile oldu.
İhlas’ın patronu Enver Ören bir gece rüyasında Turgut Özal’ı üzgün bir şekilde görür .
Ören rüyada sorar:
“Canınızı sıkan nedir Sayın Cumhurbaşkanım.”
“Semra sıkıntıda. Parası yok. Ona üzülüyorum.”
Enver Ören bu rüyayı gördüğü gecenin ertesinde bir çantaya dolar doldurtur ve Kara Kuvvetleri eski Komutanı Atila Ateş’in kardeşi, eski istihbarat Albay’ı olan İhlas’ın tepe yöneticisi Altan Ateş’ten bu çantayı Semra Hanıma iletmesini ister.
Bu olayı bana anlatan bizzat Enver Ören’di.
Hadiseyi dinledikten sonra aynen şu karşılığı vermiştim:
“Semra Hanım Turgut bey’in maaşını almıyor mı? Paraya nasıl ihtiyacı olur?”
Enver Ören: “Yok parayı alınca Semra Hanım çok zorda olduğunu söylemiş.”
Gelelim bu rüyanın yorumuna.
Enver Ören malum muhafazakar çevrelerce rüyasında keramet olacağı söylenen ve öyle bakılan biridir.
Turgut Özal rüyada Enver Ören’e Semra beni zehirledi demiyor, tersine sıkıntısı var, paraya ihtiyacı var diyor.
Bu durumda Enver Ören’in rüyası mı kof yoksa, Özal’ı Semra Hanım zehirledi diyen Ergenekon’un gizli tanığı Selçuk mu yalan söylüyor?
İhlas’ın patronu Enver Ören bir gece rüyasında Turgut Özal’ı üzgün bir şekilde görür .
Ören rüyada sorar:
“Canınızı sıkan nedir Sayın Cumhurbaşkanım.”
“Semra sıkıntıda. Parası yok. Ona üzülüyorum.”
Enver Ören bu rüyayı gördüğü gecenin ertesinde bir çantaya dolar doldurtur ve Kara Kuvvetleri eski Komutanı Atila Ateş’in kardeşi, eski istihbarat Albay’ı olan İhlas’ın tepe yöneticisi Altan Ateş’ten bu çantayı Semra Hanıma iletmesini ister.
Bu olayı bana anlatan bizzat Enver Ören’di.
Hadiseyi dinledikten sonra aynen şu karşılığı vermiştim:
“Semra Hanım Turgut bey’in maaşını almıyor mı? Paraya nasıl ihtiyacı olur?”
Enver Ören: “Yok parayı alınca Semra Hanım çok zorda olduğunu söylemiş.”
Gelelim bu rüyanın yorumuna.
Enver Ören malum muhafazakar çevrelerce rüyasında keramet olacağı söylenen ve öyle bakılan biridir.
Turgut Özal rüyada Enver Ören’e Semra beni zehirledi demiyor, tersine sıkıntısı var, paraya ihtiyacı var diyor.
Bu durumda Enver Ören’in rüyası mı kof yoksa, Özal’ı Semra Hanım zehirledi diyen Ergenekon’un gizli tanığı Selçuk mu yalan söylüyor?