Tarık Akan’ın ve Rutkay Aziz’in Antalya’da birkaç gün arayla söylediği sözler üzerine, dün bazı sanatçıları hedefe koymuş ve “Eğer siz sanatçıysanız, bu ak saçlı adamlara artık sanatçı demeyeceğim” demiştim ya…
Aradan yirmi dört saat bile geçmeden ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım! Tamam; Zülfü Livaneli, Rutkay Aziz, Tarık Akan, Müjdat Gezen, Levent Kırca ve onlarca omurgalı sanatçı her türlü baskıya aldırmadan dik durmaya devam ediyor hâlâ; ama… Bizim iktidara destek verdiklerini, en azından bir sanatçıda olması gereken muhalif duruştan eser taşımadıklarını sandığımız birçok şarkıcı ve müzisyen de aslında “gizli de olsa” sıkı birer muhalifmiş…
Suç bizdeymiş ki; onların şarkılarıyla verdiği mesajları algılayamıyormuşuz…
Ne demek istediğimi anlamadınız mı? O zaman dün başıma gelenleri anlatayım:
***
Televizyon açık, elimde gazete; bir yandan da kulağımdaki kulaklıktan müzik dinliyorum. Önümdeki gazete, hem de manşetten Maliye Bakanı’nın sözlerini vermiş: “Motorlu araçlara, içkiye, sigaraya, cep telefonuna yapılan zam değil, ‘güncelleme’dir…”
Tam bu satırları okurken kulaklıktan Ajda Pekkan alaycı bir ses tonuyla haykırıyor:
“Palavra, palavra, palavra!”
***
Manşetin hemen altına iniyorum, bu kez Başbakan’ın Irak Dışişleri Bakanı’na söylediği sözler gözüme çarpıyor:
“Kuzey Irak’tan PKK’yı temizleyin, yoksa biz temizleriz…”
Kulaklığımdaki şarkı değişiyor, bu kez sözü açılımcı ve yakacı Sezen Aksu alıyor:
“Seni sevdiğimi unut / Unut beni de her yalan gibi unut…”
***
“Tesadüfün bu kadarı da olmaz” diyerek başımı gazeteden kaldırıp, televizyonda canlı yayına katılan eskinin İçişleri Bakanı, bugünün Başbakan Yardımcısı’nın söylediklerine kulak vermeye çalışıyorum:
“Ben Deniz Feneri sanıklarına bilgi falan aktarmadım.”
Hoppala… Kulaklığımdaki “muhalif şarkıcılar” kervanına bu kez Müslüm Baba katılıyor:
“Her şey yalan anlayana, ağlıyorum yana yana…”
***
“Biri bana şaka mı yapıyor” diye gazeteyi bırakıp, bilgisayarın başına geçiyorum. Bizim gazetenin internet sitesini açıyorum, Meclis Başkanı’nın sözleri en tepede:
“Yeni anayasayı en geniş katılımla yapacağız.”
Kulaklıktaki nöbet değişiminde bu kez Athena Grubu devreye giriyor:
“Yalan söyleme bana, gözlerin anlatıyor her şeyi!”
***
İnanılır gibi değil ama kâbus sürüyor… Bilgisayarda bir başka haberi tıklıyorum. Haber Enerji Bakanı’nın, Türkiye’de çalışma saatlerinin tüm dünyadan daha az olduğunu söylediğini, bu yüzden cumartesi gününü yarım ya da tam gün çalışma günü ilan etmeye hazırlandıklarını müjdeliyor:
Bu kez en güzel “yalan” şarkısıyla Yeliz giriyor devreye:
“Beni sevdiğin var ya, o bile yalan… / Yalan, yalan, yalan, yalan…”
***
Saatler geçiyor; bu kâbustan kurtulamıyorum:
AKP’li Milletvekili Şamil Tayyar, BDP’li vekilleri kastederek, “Bu gidişle Meclis’te dayak yerler” diyor; kulaklığımdan Manga’nın solisti yanıt veriyor:
“Aslında hepsi yalan yalan dolan / Yalan yalan dolan her şey, yalan dolan…”
Erzurum’un biri bağımsız, biri Saadet Partili, ikisi MHP’li dört ilçe başkanının AKP’ye geçtiğini duyuyorum, itiraz Ebru Yaşar’dan geliyor:
“Yalan ölümsüz sevgiler, yalan ağlayan gözler…”
Gazeteyi yeniden elime alıyorum, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in, kadın milletvekillerinin baş örtüsüyle TBMM’ye girmesi için herhangi bir düzenlemeye gerek olmadığını söylediğine dair bir haberi okuyorum. Petek Dinçöz kulaklıktan karşı çıkıyor:
“Yalanı boşver, yapma…”
***
İşte böyle…
Yukarıda isimlerini verdiğim, vermediğim nice sanatçı (!) var ki; biz onları iktidar yandaşı ya da en azından “boşver”ci olarak tanıyoruz ama aslında hepsi şarkılarıyla, muhalif tanınan onca sanatçıdan daha fazla muhalefet yapıyor…
Suç bizde; o şarkıları dinleyeceğimiz yerleri bilmiyoruz!
Benim gibi gazete okurken, haber izlerken dinleyin; durumu anlayacaksınız!
***
Geç de olsa gerçekleri görebildiğim için mutluyum. Bu nedenle dünkü yazıda “borazan” kategorisine soktuğum tüm sİlikonlu ve boyalı ağabeylerden, ablalardan özür dilerim!
*****
KİM İSTEMEDİ?
Neredeyse bütün bakanlar, çete reisi Murat Karayılan’ın İran tarafından yakalandığı haberini yalanlarken TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, “O haberi yapmak bir riskti, yaptık. Yavaş yavaş doğru olduğu ortaya çıkıyor” demiş…
Şahin’in sözleri doğruysa; Karayılan’ın İran’dan alınmasını, kim, neden istemedi?
*****
Günün Sorusu
Enerji Bakanı Taner Yıldız, verimliliği artırmak için mesai saatini altıya, yediye çekmeye hazırlandıklarını söyledi. Sorum kendisine:
Meclis Genel Kurulu da aynı saatte mesaiye başlayacak mı?
*****
Mümtazer Bey yine uçmuş…
Daha önce terör sorununun çözülmesi için Abdullah Öcalan’a ev hapsi verilmesi gerektiğini savunan Zaman yazarı ve AKP Milletvekili Aday Adayı Mümtazer Türköne, dünkü yazısında hedef büyütmüş:
“Öcalan’a 20 dönüm çiftlik verelim, ayrıca kendisini paşa yapalım…”
***
Bu sözleri söyleyen adamın profesör olduğuna ve hâlâ bu ülkenin üniversitelerinde çocuklarımızı “eğittiğine” inanabiliyor musunuz?
Mustafa Mutlu
Vatan
Sezen’den, Ajda’dan, Müslüm Baba’dan ve hepsinden özür dilerim!
Cumartesi, Ekim 15, 2011
Tags