İnadına mı?

Hayrettin


Üçüncü Yargı Paketi’nin sağlayacağı umulan özgürlükler henüz ufukta görünmedi.

Oysa Meclis bu yasayı heyecanla geçirmiş, Cumhurbaşkanı da bir gün bile bekletmeden imzalayarak yürürlüğe girmesini sağlamıştı.

Yeni tutuklama rejimi, hâkimlerin AİHM’nin bu konudaki içtihatlarına uymama bahanesini ortadan kaldırmış bulunuyor.

Artık aslolan tutuksuz yargılamadır.

Bir şüpheliyi tutuklamak veya tutukluluk hâlinin devamına karar vermek eskisi kadar kolay olmayacaktır.

Basmakalıp gerekçeler kabul edilmeyecek, somut kanıtlarla ikna edici gerekçeler istenecektir.

İktidar yöneticilerini bu yola getiren ve Meclis iradesini biçimlendiren sebeplerin başında tutuklu milletvekilleri ile sonunda beraat edecekleri belliyken adeta içeride unutulan Silivri mağdurları geliyordu.

Tutukluluk rejimi onlar gözetilerek çıkarılmıştı.

Bekleniyordu ki siyasetin gösterdiği heyecan ve sabırsızlık aynen mahkemeleri etkisi altına alsın, milletvekilleri ve özel yetkili mahkemelerde kurunun arasında yanan yaşlar kurtulsun. Herkes işine, gücüne, ailesine kavuşsun...

Öyle olmadı.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in şu sözü bir rahatsızlığın ifadesidir.

Cemil Çiçek “Ümit ederim mahkemeler Millet Meclisi’nin verdiği mesajı iyi anlamıştır” dedi.

Reformun getirdiği rejimi hâkim ve savcılar hoş karşılamamış olabilirler mi?

Demeçler, verilen mesajlar hâkimleri bir inatlaşma duygusuna sürüklemiş olabilir mi acaba?

Meclis Başkanı “Hiçbir hâkim mesleğini inatlaşma duygusuyla yapmaz” diyor. Ama cevap vererek böyle bir şüphenin varlığını bir yerde kabul ediyor.

Gelen son haberler, “ağzının içine bakılan” mahkemelerin tahliye kararları için acele etmeyeceklerini, hatta ayın sonunu bekleyeceklerini gösteriyor.

“Bir masumu içerde tutmaktansa yüz suçluyu dışarı bırakmak evlâdır...”

Niye ay sonuna kadar beklenecek?

Özgürlük hakkı doğmuşsa değil 2-3 hafta, 2-3 saat süren tutsaklığa bile kimse sebep olmamalı, kimse razı olmamalıdır.

Hukuk devletini ararken hâkimler devletine toslamayalım!

*****


Tehlikeli inkâr

İktidarın cemevine dönük inkârı tuhaf bir kampanya görünümü aldı.

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’nün TBMM’de bir cemevi açılması isteğine yaylım ateşi gibi cevaplar, daha doğrusu tepkiler geldi.

Önce Meclis Başkanı Çiçek, ardından Başbakan Yardımcısı Arınç, son olarak da taa Saraybosna’dan öteki Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Diyanet’in görüşü çerçevesinde “tek tip” cevap verdiler.

Efendim Alevilik İslâm içinde bir yorummuş. Müslümanların ibadethanesi de cami imiş...

Bu telâşlı tepkinin ortaya çıkardığı ezber, AKP’ye büyük bir itibar kaybı getirebilir.

Çünkü AKP “eritme ve inkâr dönemini kapatan iktidar” şöhretiyle övünüyor.

Başbakan’ın açılım dönemlerinde Alevileri ayrı bir inanç grubu olarak tanıdığı ne çabuk unutuldu?

Alevi elbette Müslümandır. Aynen Protestan’nın da Hıristiyan olması gibi...

Mezhep kıskançlığı içinde cemevini inkâr, tehlikeli bir ayrımcılıktır.

Buna hiç ihtiyacımız yok!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)