
Hayvanlarla ilgili çok şey yazmak istiyorum ama insanlardan sıra gelmiyor. Mesela şu sıralarda “sokak hayvanlarının katline sebep olacak bir yasa”nın çıkarılacağını ve önlenmesi gerektiğini haber veren birçok kişi ve hayvan hakları kuruluşu var.
Türkiye’de hala “hayvanların da insanlar gibi yaşam hakkına sahip olduğu” anlaşılamadı, önemsenmedi. Belediyelerin veya valiliklerin ya da bir bakanlığın “sokak hayvanlarının korunması, tedavisi, özenle kısırlaştırılması” konusunu ele alması sağlanmadı. Bunu yapacak ve “ülke çapında bir gelişme sağlayacak” siyasi parti, kurum (HAYTAP gibi gönüllü dernekler dışında ki onların çabasının karşılığı da sınırlı) çıkmadı.
BAKIRKÖY BELEDİYESİ.. İŞKENCEDEN FARKSIZ!
Geçen yaz size Bodrum Milas’taki, Torba’daki barınakları ve diğer bazılarını gezerek anlatmıştım. Buralarda belediyeler ve doktorlar büyük bir gayret ve iyi niyetle sorunları minimuma indirmeyi başardılar. İstanbul’da da aynı başarıyı gösteren belediyeler ve doktorlar var ama sadece şov yaparak aslında zarar verenler de var, onları da anlattım. Bundan sonra da anlatacağım.
Son haftalarda Bakırköy Belediyesi’nin dere yatağına ve yerleşim alanının ortasına yaptığı ve “Sahipsiz Hayvanlar Bakımevi” adını verdiği barınakla ilgili şikayetlerin (çoğu HAYTAP’tan) arkası kesilmiyor. Zemin tamamen beton döşenmiş, küçük hücrelere ayrılmış. Karşıdaki apartmanlara ses gitmesin diye bir beton duvar yapılmış. Yine havlama sesleri gidince belediye hayvanları geceleri kapalı beton hücrelere üst üste doldurmaya başlamış.
MİLAS VE TORBA ÖRNEKLERİ
Yani zavallıcıklar “sahipleri yok diye” bu sıcakta birbirlerine yapışarak hapishaneye kapatılıyorlar. Kışın da hiç şüphe yok buz gibi havada, buz gibi suyla o betonlar yıkanıyor ve hayvanların o soğuk ve ıslak taş zemine oturmaktan başka çaresi kalmıyordur. Bunları başka barınaklarda gözlerimle gördüm ben.. Hayvanları sevmemek ile “acımasızlık, sorumsuzluk, bencillik, kolaycılık” birleşince neler oluyor çok gördüm..
Oysa hayvan barınakları aynen Milas ve Torba örneklerinde olduğu gibi “yerleşim alanından biraz uzak (ama Sarıyer-Kısırkaya gibi gidilmeyecek kadar değil), kapalı bölümleri de olan ama yeşil alan üzerinde, onların özgürce dolaşmasına fırsat vererek, yemek saatlerini birbirlerini paralayacak kadar uzatmayarak, özellikle bebekler veya yeni doğum yapmış olan hayvanların altında birer örtü (en azından gazete) bulunarak yapılmalıdır.
Bakırköy Belediyesi acilen bu duruma son vererek “Hayvanları Koruma Kanunu”na uymak ve barınağını düzenlemek zorunda.. Ben de en kısa zamanda ziyaret ederek göreceğim ama bu arada Başkan Ateş Ünal Erzen’den bir açıklama gelirse sevinirim.
HAYVAN POLİSİ
Batı’da birçok ülkede “hayvan polisleri” var ve bunlar “hayvanlara kötü muamele yapanlar”a derhal müdahale ediyor, ağır ceza verilmesini sağlıyor, sıkıntıdaki hayvanları kurtarıyor. Keşke Türkiye’de de olsa diye içim gidiyor, sonra bizde polisin (yine de genellemek istemem ama) son zamanlarda insanlara bile kötü davrandığını, acımadan sıkılan biber gazı vs’yi görünce daha en az bir 30 yıl geçer diye düşünüyorum. Acı bir gerçek.
BİR DAMLA SU VERİN!
Bu nedenle “hayvan polisliği” yapmak, kötülerin şiddetine uğrayan, kaza geçiren, zavallı aç perişan, yazın sıcakta kavrulan, kışın karda yağmurda sığınacak bir dam altı, bir lokma ekmek, bir damla su bulamayan sokak hayvanlarını korumak bizlere düşüyor.
Yaz geldi, kavurucu sıcaklarda kedi ve köpeklerin koştura koştura su ve yiyecek aradığını görebilirsiniz. Zavallıcıklar sokaklarda, bahçelerde “bir damla su” bulabilmek için dönüp duruyorlar. Çoğu da bir deri, bir kemik halde.. Lütfen kapılarınızın önüne, bahçe duvarlarınızın dışına onlar için bir kap su koyun. Ekmek ve yemek artıklarını atacağınıza bir boş yoğurt kabında onlar için bırakın, sevaptır..
TV PROGRAMLARI YAPMALI
Esra Erol’un TV programında “su anonsunu” sık sık yaptığını duydum ve onu çok takdir ettim, keşke herkes beş dakikasını ayırsa.. Keşke Beyaz, Okan Bayülgen başta olmak üzere en çok izlenen programların yapımcıları, sunucuları, Yalan Dünya ve tüm diğer diziler “sokak hayvanlarına sevgi ve ilgi” için, pet shop yerine barınaklardan veya sokaktan hayvan almak için insanları, çocukları yönlendirse .. Araba motorlarına saklanan yavruların ölmemesi için arabaları çalıştırmadan altına bir bakmayı öğretebilse ..
Daha iki hafta önce bir araba motoruna girip ciyak ciyak bağıran bebeği kurtardım, onu büyütüyorum şimdi.. Nasıl sevimli bir yavru inanamazsınız.. Zaten de biraz büyüyünce bahçeye bırakabiliyorsunuz, sorumluluk çok azalıyor.. (Bazı dizilerde “metrekareye iki-üç kedi düşüyor” gibi cümleler duymak üzücü, zira buna benzer tek cümle bile belediyeleri “kısırlaştırma” yapacaklarına zehirleme, ilaçla uyutma gibi kolay ama insanlık dışı çözüme itiyor. Bunu yapmamalılar.)
Çocukları ve aileleri “barınak” ziyaretine, belediyeleri “barınak açmaya ve zor durumdaki hayvanları kurtarmaya” teşvik etse.. Bu arada TV programları “yasada olmasına rağmen” sokak hayvanlarını koruyup rehabilite etmeyen, yaz gelince öldüren belediyeleri, siteleri veya görevini en iyi şekilde yapanları duyurarak da yarar sağlayabilir.
Son yıllarda Hollywood filmlerinin çoğunda “hayvan kliniklerini ziyaret, sokak hayvanlarını eve alıp sahiplenme” gibi mesajlar başrol oyuncuları tarafından veriliyor.
TOPLU TEPKİ
Kısacası, hepimiz topluca harekete geçersek sorumsuzca, araştırıp neler olabileceğini anlamadan çıkarılacak yasaları da, kısırlaştırılmadıkları için hızla çoğalan, o arada çoğu da perişan şekilde bebekken ölen ve “sonunda en kolay ama en acı çözümleri düşündürtecek olan” sokak hayvanlarını kurtarabiliriz. Hayvanlarla ilgili her çaba büyük takdire değer bence..
HEMEN UYUTMAYIN!
Söyleyecek çok şey var; mesela son aylarda “hasta olduğu için uyutulması gerektiğini” duyduğunuz bir hayvanın ilaç verilerek uyutulmasına (öldürülmesine) hemen razı olmamak, ikinci hatta üçüncü görüş almak gerektiğini öğrendim. Beli kırık bir yavru kedinin uyutulmasına razı olmayıp mücadele ettim ve neredeyse yürümek üzere.. Çok mutlu şekilde yaşıyor ve yürüdüğünde size hikayesini anlatacağım. (Vet. Hekim Güçlü Gülendam böyle durumlarda harikalar yaratıyor, Beşiktaş Belediyesi Vet. Hekimi Zeki Şahinoğlu teşhiste harika..)
Hayvanların en kritik göz sorunları (retinada çizik, körlük tehlikesi gibi) için Doç. Dr Murat Şaroğlu’nun Veteriner Göz Merkezi süper..
NANKÖR DEĞİL, KORKUYOR
Eğer ölümcül bir virüs değilse arayınca her sağlık sorununa çare bulunuyor ama özellikle kedilerin “9 canlı oldukları” son derece yanlış, son derece kırılganlar ve çok çabuk hastalanıyorlar. Kedilerin nankör olduğunu düşünenlerin fena halde yanıldığını, onların sadece “şiddet gördükleri için korkmakta olduklarını, korktukları için tek silahları olan tırmalamayı kullandıklarını, tırmalayınca da hiçbir şey olmadığını, size alışınca çocuk gibi bağlandıklarını” da tekrarlamam gerekiyor. Bütün içtenliğimle..
Siz de onları koruyun, tekmelenmelerine, kovulmalarına karşı çıkın.. Hamile kedileri bir süre sonra kısırlaştırın, bebekleri de 6 ay sonra kısırlaştırmayı unutmayın.. Yazın evinize aldığınız hayvanları yazlıktan dönerken sokağa atmayın, onlar da çocuklar gibi çaresiz kalıverir ve ölürler ..
Son söz; Kapınızın önüne lütfen “bir kap su, bir lokma yiyecek” koyun.