
Biliyorsunuz; İslam dininde meleklere iman etmek temel inançlardan birisidir.
İnanışa göre 4 tane de melek vardır: Cebrail, Azrail, İsrafil, Mikail.
Mikail; tabiat olaylarını idare eder. Yani, rüzgar, kar, yağmur gibi işler onun kontrolündedir.
Bu yüzden Samsun'daki ölümlerin sorumluluğu da sonunda ona yıkılmış oldu.
BAKAN BEY KARAR VERDİ
Gördük: Sel felaketinden sonra üç bakan; Suat Kılıç, Erdoğan Bayraktar, Veysel Eroğlu basın toplantısı yaptılar. Bakan Kılıç, bariton sesiyle meselenin özünü açıkladı: Bu işte iktidarın hiçbir suçu yoktur; fazla yağmur yağdığı için insanlar ölmüştür. Suç, yağmurda yani afettedir.
Orman Bakanı Veysel Bey de adını söylemeden melek Mikail'in; ipin ucunu kaçırdığını; neredeyse normalin iki buçuk katı yağmur yağdırarak felaketi hazırladığını söyledi. Bunu rakamlarla açıkladı.
Aynı gün iktidarımızın güzellemesini yapmakla meşgul malum gazeteler de suçu; adını vermeden melek Mikail'e yıktılar.
Her şey çok iyi, çok doğru, çok normal iken; melek Mikail; sanki bu güzelim AKP iktidarından intikam almak ister gibi yağmurun sifonunu çekiyor. Kuduran su geliyor; güzelim TOKİ'nin yaptığı güzelim binaları basıyor; insanları içeride boğuyor.
Buna Erdoğan Bayraktar ne yapsın? Binanın ne çatlağı var, ne patlağı? Su, haber bile vermeden içeri dolmuş; çoluk çocuğu boğmuş...
Zaten bu hükümet devrinde topluca ölenler ya kaderlerinde böyle yazıldığı için ya da afete maruz kaldıkları için ölmüştürler. Samsun'daki felakette asla ve kata AKP'nin taraftarlarını imar oyunları ile zengin etme politikasının etkisi yoktur.
ÇOK KIZMIŞTI
Ben bu yazıyı yazmakta iken; bilgisayarda acaip ışıklar belirdi. Kendi kendine mail kutum açıldı; baktım ki bir mektup. Gönderen yerinde 'Melek Mikail' yazıyor.
Heyecanla açtım; okudum:
'Bana bak hey dinsiz adam! Sen aklın sıra meleklerle dalga geçiyorsun ama gördüğün üzere biz varız ve çok da güçlüyüz. İstediğimiz yere de hemen ulaşırız, görüyorsun değil mi?
Evet; yağmuru biz yağdırırız. Ama bu işi o bakanların ve onların özel gazetecilerinin dediği gibi görmek yanlıştır. Dini bütün Suat bakana söyle; meseleyi çarpıtmasını ona yakıştıramadım. Biz ara sıra sel yaparız; hem de taşları kayaları bile kütür kütür götürecek kuvvette sel.
Niye yaparız? Şu insanoğlu; seli görsün; anlasın; gözü korksun da su önüne ev yapmasınlar diye...
Bunu anlamadılar ise biz ne yapalım? Buradan, kendilerine mektup mu yazacaktım ki oraya bir gün sel yollayacağım; ev yapmayın, diye...
Hem o bölgenin şurasına burasına böyle seller yollayıp onları ikaz etmiyor muyuz?
Her seferinde; 'Biz ne yapalım; bu yağmur değil tam bir afet!' diyerek kendi hatalarını gizleyen onlar değil mi?
Sen ey inançsız ve imansız gazeteci! Bunları doğruca yaz: Eğer benim yolladığım yağmurun önüne onlar ev, okul, cami, iş yerleri yapmasalardı; bu sel, afet durumuna gelmeyecek idi. Herkes bilsin ki melek Mikail'in masum yağmurunu; afete çeviren dini bütün Suat'ın imar politikasıdır.
Sana gelince... Anlıyorum ki bu mektubum bile kalbindeki şüphe kırıntılarını tam giderememiş. Böyle gidersen kışın görüşürüz. Yollarım bir poyraz, uçururum evinin o uyduruk çatısını.
Yollayan: Melek Mikail.'
ÖZÜR DİLEDİM
Doğrusu ya titreyip kendime geldim; hemen bir özür mektubu yolladım. Artık meleklere inanıyorum. Hele hele Mikail'e...
Yandaş medya, melek Mikail'i dinlemez biliyorum. Umudum; çok değerli bakanlarımızın; o kutsal meleği zan altında bırakan açıklamalardan vazgeçmelerindedir.
Haaa! Bir de TOKİ konutlarında boğulan masumların öbür dünyada soracağı sorular var. Vallahi ben o işe hiç karışmam; karışamam.