Abbas Güçlü yazdı:"Depremzede öğretmenler ve mazeret tayinleri?"

Van ve Erciş’te en büyük acıyı, öğretmenlerimiz yaşadı. Hâlâ da onlar yaşamaya devam ediyor.
Depremde yaşamını yitiren her 5 kişiden birisi öğretmen.
Şehit olanlar, ebediyete intikal etti. Peki ya geride kalanlar?
İşte şimdi onlara sahip çıkma zamanı. Gelin önce su satırları bir okuyalım:
“Van’da öğretmenim. Eşim, Balıkesir’de görev yapıyor. En son özür grubu atamasında benim tayinim çıkmadı. Üç çocuğumla Van depremini yaşadık. Evimiz büyük hasar gördü ve oturulamaz raporu verildi. Bizlere atama hakkı verilmesini istiyoruz. Lütfen benim sorunumu köşenizde dile getirin.”
Şimdi MEB’e soruyoruz: Bu zor koşullarda yaşam mücadelesi veren yüzlerce öğretmenimizi, daha ne zamana kadar sabır testinden geçireceksiniz?..

Öğretmenin adı yok!
Öğretmenlik, kutsal mesleklerin başında geliyor. Hiçbir meslek grubu yok ki onlar kadar en zor koşullarda, en fedakârca ve en uzun süre hizmet versin. Elbette bundan hiç gocunmuyorlar, elbette vatanın her köşesi benim memleketim diyerek yurdun en ücra köşelerine kadar koşa koşa gidiyorlar. Ama gün geliyor, yaktıkları eğitim meşalesinin kendi çevrelerini de aydınlatmasını istiyorlar. Başkalarına ışık saçarken kendi eş ve çocuklarını da aydınlatmak istiyorlar. Bu da onların en doğal hakkı. Hele ki zorunlu hizmetlerini fazlasıyla yerine getirdilerse. Lafı hiç uzatmadan şu satırları birlikte okuyalım ve kararı siz verin:
“MEB her yıl mayıs ayının ilk haftası il içi atama yönetmeliği yayınlıyor. Öğretmenler de bu yönetmelik çerçevesinde il içi atama istiyor. Ben Siirt-Şırnak-Diyarbakır-Bitlis-Bayburt gibi illerin en ücra bölgelerindeki okullarda görev yaptım. Eşimin askeri personel olması nedeniyle 12 yıl Doğu illerinde prefabrik okullarda dahi çalıştım. Terörün en yoğun olduğu dönemlerde, lojmanımıza roket de isabet etti. 2009’da eşim emekli olunca olağanüstü nedenlerden dolayı Eskişehir’e yerleşmemiz gerektiği için atama istedim. Bilgisayarda ikametime en yakın köy okul uzaklığı 28 km idi. Hizmet puanım 380 ve görev yılım 23 yıl olduğu için ilk boş gözüken okul çıktı. Ancak hiç Doğu yüzü görmemiş meslektaşlarımız il merkezinde görev yapıyor. Psikolojik ve ailevi sebeplerden dolayı geçici görevlendirme ile kadro okulumdan başka bir okulda yakın ikametime biraz daha çalıştım. Fakat MEB’in ilk kez 2011’de uygulamaya koyduğu, kadro görev yerinde 2 yıl çalışması lazım ibaresi yüzünden il içi atama isteyemedim.
Geçici görevlendirme ile çalıştığım süreyi il içi atama süresinden saymadılar. Başta demediler ki il içi atama isteyemez geçici görevlendirme ile çalışan öğretmen. Tüm kurumlarda hiçbir şart aranmadan hizmet puanı ve çalıştığı mahrum bölgelere bakılarak atama yapılmaktadır. Ayrıca Doğu illerinde en az 10 yıl çalışmış öğretmene kolaylık sağlanacağına zorluk çıkarılmaktadır...”

Özür tayinleri?
Öğretmenlerin yakınmaları bu kadarla da sınırlı değil:
“Şimdiye kadar sadece aday memurlara özür grubu kapsamında yer değiştirme imkânı vermeyen bir hukuksal zemin varken, bir süre önce çıkan KHK ile özür grubu yer değiştirme dönemini sadece yaz dönemiyle kısıtlanmış ve eylül ayında göreve başlayan binlerce öğretmen, 2 yıl boyunca ailelerinden, eşlerinden, çocuklarından uzakta kalacaktır.
Ailelerinden veya sağlık sebebiyle zor durumda olan yakınlarından daha uzun süre uzakta çalışmaya mecbur edilmektedir. Ayrıca yüksek öğrenimlerini yapmak isteyen öğretmenlerin de önleri kesilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesinde ‘Aile Türk toplumunun temelidir. Devlet ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri alır’ denilmektedir. Bu kanunla getirilen uygulama ise aile birliği ve bütünlüğüyle çelişen bir uygulamadır.
Eğitimde verimin ve kalitenin yükseltilmesi amacıyla öğretmen yer değiştirmelerini sınırlandırmak, ailelerinden uzakta yaşamak zorunda bırakılan öğretmenlerin sınıflarında verimsiz ve bu öğretmenlerin psikolojilerini olumsuz kılacaktır. Var olan KHK maddesinin hiç kimseye ve hiçbir kuruma getirisi olmayacaktır. Başta Sayın Başbakanımız ve Milli Eğitim Bakanımız olmak üzere tüm saygıdeğer devlet adamlarımızın bu mağduriyeti gidereceğine inanıyor. Gereğinin yapılmasını umutla bekliyoruz...”
Özetin özeti: İstismar eden üç beş kişi çıkıyor diye tüm öğretmenleri cezalandırmak, sistemi tıkamaktan ve öğretmenleri daha fazla üzmekten başka bir işe yaramadı.


Abbas Güçlü
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)