SEVGİLİ okuyucularım Çankaya da Mustafa Kemal Atatürk’ün makamında ikamet buyuran ve doğrusunu isterseniz o makama çok da yakışan (!) Bay Abdullah Gül, Hakkâri gezisine çıktı ve oradaki askeri birliklerimizi denetledi.
Mehmetçikle aynı masada yemek yiyip şirinlik gösterileri yaptı.
Devlet protokolünde yer alan kişilerin özellikle Ankara dışına yapacağı yurtiçi ve yurtdışı geziler, onlara bağlı birimler tarafından medyaya Önceden haber verilir. Örneğin “Sayın Cumhurbaşkanımız şu gün falanca yere gidecektir, program şöyledir” denir.
Bu son gezi hem medyadan, hem de kamuoyundan gizlendi. Niçin?
Çünkü vatanın belli bir yerine giden o şahsın bile can güvenliği yoktu! Başına her şey gelebilirdi.
Türkiye işte bu durumlara düşürüldü.
Demek ki Güneydoğu’ya gidişler önceden haber verilmiyor, gizli tutuluyor!
Bay Abdullah Gül’ün askeri birliklere yaptığı bu ziyaret dünkü AKP yandaşı gazetelerde yine manşete taşınmıştı ama bu kez biraz farklı ifadelerle!
Star gazetesinin manşeti:
“Başkomutandan Mehmetçiğe teşekkür”
Yeni Şafak gazetesinin manşeti:
“Başkomutan moral verdi.”
O bir başkomutan! Öyle diyorlar.
Peki, nerenin başkomutanı?
Türk Ordusu’nun!
Buradaki “Türk” sözcüğüne dikkat edelim.
Peki, kendisi geçmişte “Türklük” için ne diyordu? İşte kendi ağzından çıkıp belgelere giren sözlerinden bir bölüm:
“Milliyetçilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklînde alınmış ve bu ister istemez, aksini de bazı insanların aklına getirmiştir.”
Böyle bir şey yok. Bizler Atatürk milliyetçisi insanlarız. Irkçılık içeren Türkçülük gibi kavramlar bu ülkede asla geçerli değildir, olmamıştır. Bunları bilir ama söyleyemez.
Sonra sözlerini sürdürüyor:
“Mesela bunları açık söylemek zorundayım. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında İLKEL bir hale dönmüştür…”
Atatürk’ün bu ünlü ve anlamlı sözünü İLKELLİK olarak tanımlayan kafa, şimdi Başkomutan! Ak
Dahası var. Sözlerini sürdürüyor:
“Bu laflar aslında Türkiye’nin o bütünlüğünü, Türkiye’nin geçmişteki bütün insanları İSLAM KARDEŞLİĞİ etrafında toplayan bütünlüğünü tehdit eder anlama gelmiştir.”
Bunları uluorta söylerken “Başkomutan (!)” değildi. Aradan yıllar geçti, şimdi Başkomutan oldu.
Kendisini bir gün görsem soracağım da, göremem ki:
“Sayın Başkomutanım, o sözlerinin şimdi de arkasında duruyor musun, durmuyor musun?.. Aynı görüşleri yine savunuyor musun, savunmuyor musun?”
***
Türk Ordusunun ilk başkomutanı, zaferler kazanan, ülkeyi yoktan var eden Mustafa Kemal Atatürk.
Şimdiki ise bu şahıs!
Peki, bugünkü muhterem başkomutanımız, ilk başkomutan için geçmişte neler diyordu? Şu sözler yine onun:
“Türkiye’nin Irak’a, Libya’ya benzeyen çok yanları var. Neden?.. Aynı TEK ADAM pozisyonu, Bugün gidin. Irak’ta da, Libya’da da, Suriye’de de tek insanın resimleri vardır. Her yerde tek insanın heykelleri vardır…”
İsim vermiyor, veremiyor ama Atatürk’ün heykelleri ile her yerde asılı olan resimlerini kastediyor…
Ve yine isim vermeden, Atatürk’ü Hafız Esad, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi gibi zalim diktatörlerle kıyaslamaya yelteniyor.
Şu sözler de o vakit başkomutan olmayan şimdiki başkomutana ait. Aynen yazıyorum:
“Şu da bir gerçek, Tarih boyunca görülmüştür ki, en kalıcı ve birleştirici unsur DİN olmuştur. Ama bu, Türkiye’deki resmi ideoloji tarafından devamlı tehdit altına alınmış. Moral değerler açısından yine Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en çok tahribatı (zararı) vermiş olan sistemin ilkelerinden birisi de LAİKLİK ilkesidir. LAİKLİK olayıdır.”
Burada kendisine çok ama çok basit bir soru sormak gerekir:
Madem en kalıcı ve birleştirici unsur tarih boyunca din olmuştur, bizim Arap ve öteki dindaş (!) ülkelerden hiçbiri niçin Müslümanlardan oluşan KKTC’yi tanımamakta direnmektedir? Hele sizin gibi Müslümanların iktidarı döneminde bile, o bizim dindaş ülkelerden niçin tık yoktur? Niçin hepsi de Hıristiyan Rum devletinin dostu ve müttefikidir?
Gördüğünüz gibi, sadece kafadan konuşuyor. Sözlerini ciddiye almaya gerek yok ama bugünkü konumu nedeniyle yazmak zorunda kalıyorum.
***
Bir sözü daha var:
“Şimdi ne gariptir ki, seyahat ederseniz, Doğu ve Orta Anadolu’ya geldikçe ‘Önce Vatan’ yazdığını (görürsünüz), Ankara ve İstanbul’a gittiğinizde ise hiç rastlamazsınız bunlara…”
Son Hakkâri gezisinde belki dikkat etmiştir, belki etmemiştir… Ziyaret ettiği askeri birliklerin kapısında veya çeşitli yerlerinde, Mutlaka “Ne mutlu Türküm diyene, Önce vatan” gibi yazılar vardı.
Dahası, Irak, Suriye ve Libya diktatörleri ile kıyaslamaya yeltendiği Atatürk’ün büyük boy resimlerinden biri, bu son gezisinin dün yayınlanan fotoğraflarında, onun hemen arkasında yer alıyordu.
Acaba yanındaki komutanlara “Bu sözleri ve bu resimleri kaldırın” diyebildi mi?
Yoksa içinden “Dün dündür, bugün bugündür. Şimdi böyle bir istekte bulunsam ters olur, partimi yıpratırlar” diye mi düşündü?
Bu kafayı daha iyi tanımanız için, onun Özlerinden bir örnek daha vereyim. Bakınız ülkemizin bütünlüğünü neye bağlıyor:
“Dindar olan bir subaya siz eğer kendi ordunuzda hayat hakkı vermiyorsanız, onu çeşitli yollarla eğer saf dışı ediyorsanız, sanki safra atar gibi, sanki ajan yakalamış gibi onları ayıklıyorsanız, siz o zaman bu ülkenin bütünlüğünü, bu ülkenin devamını nasıl temin edersiniz?’
Sevgili okuyucularım, işte size ağzından çıkıp belgelere giren sözleriyle bir siyasetçi portresi.
O şimdi Çankaya’da, Mustafa Kemal Atatürk’ün saygın makamında oturuyor.
O aynı zamanda Başkomutan!
Daha nice başarılar diler, eğer fırsat bulursa (!) bir açıklama göndermesini istirham ederim.
***
Emin Çölaşan’ın notu: CHP Milletvekili Süheyl Batum dünkü yazımla ilgili olarak aradı. Taraf gazetesinde yer alan ve benim eleştirdiğim sözleri konusunda “Ben bu gazeteye asla konuşmadım, yeni anayasadan Türklük kavramı çıkarılıp yerine yurttaşlık kavramı getirilsin, anadilde eğitim (Kürtçe) serbest bırakılsın gibi sözler söylemedim. O sözlerin hiçbiri bana ait değildir” dedi.
Emin Çölaşan
Sözcü