Çarşamba gecesi Şırnak’ın Uludere ilçesinde sınır ötesinde kalabalık bir grup görülünce PKK’lı oldukları düşünülerek yoğun bombardıman yapılmış ve ilk bilgilere göre 35 kişi ölmüş. Ama köylüler ölenlerin “PKK’lı değil, Irak’tan katırlarla mazot getiren 18-20 yaşlarındaki kaçakçılar olduğunu” söylemiş.
BÖYLE HATA OLMAZ
Bu kaçakçıların bir kısmı bombardıman sırasında katırlardaki yakıtların ateş almasıyla yanarak hayatını kaybetmiş, bir kısmı ise arkasına sığındıkları kayanın altında kalarak.. Oysa bölgeyi tanıyanların anlattığına göre, bu sınır köy ve kasabalarında yakıt kaçakçılığı yapıldığı uzun süredir bilinir ve ses çıkarılmazmış.
Evet, kaçakçılık da suçtur ama Türkiye’de cezası verilmeyen, sıradan sayılan suçlardan biri ve tabii cezası da ölüm olamaz. Hayatını kaybedenlerin üstelik çok genç olduğunu duyunca “yine hep PKK yüzünden” diye düşünüyor insan. Şırnak Uludere de terör saldırılarının sık görüldüğü bir yer ve sınır ötesinde fark edilen bir kalabalık doğal olarak “terörist grubu” zannedilebiliyor. Bununla birlikte sebep ne olursa olsun 35 genç insanın bu şekilde ölmesi kabul edilemez bir olay.
DEMEK KASIT ARANMAMALI
Sınır ötesi askeri operasyonların sürdüğü biliniyor, bu bombardımandaki yanlışın kasıtlı olmadığı belli ama yine de “tam emin olmadan” yapılmamalıydı. Dersim olayları “bir partinin iktidarı” sırasında olduğu için o parti kıyasıya eleştiriliyor, aradan onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen bugünkü partinin “sorumluluğu üstlenmesi ve özür dilemesi” bile isteniyor.
Şimdi 21’inci yüzyıl teknolojisine sahip ve “ABD’nin habire ‘terörde size daha çok yardım edeceğiz, sınır ötesi bilgileri vereceğiz’ dediği” bir dönemde ve “Dersim suçlamasını yapan partinin iktidarında” gerçekleşen bu olay nasıl açıklanacak?
TSK’NIN YÖNETİMİ KİMDEYSE..
Dersim’de de “teröristleri ortadan kaldırmak için yapılan” bombardımanda terörle ilgisi olmayan insanlar zarar görmüştü, burada da aynı durum var.. Benim ilk bakışta gördüğüm budur, son teknolojiye sahip bir ordunun böyle bir hataya düşmemesi gerekirdi ama düştüğüne göre; TSK’nın yönetimini yapan kurumların, bakanlıkların olayı net şekilde açıklaması gerekir. Bu gidişle biz vatandaşlara da huzur haram bu ülkede, her gün ayrı bir üzüntü içindeyiz!
*****
‘Kadın şiddetten korunacak’ derken..
Tam da haberle aynı sayfadaydı Bakan’ın sözleri.. Kadın ve Aile Bakanı (ben eski ismi kullanıyorum) Fatma Şahin “Alınacak yeni tedbirlerle kadınların şiddetten korunmasının sağlanacağını” bir kez daha söylemişti.
Altındaki haberde ise “Anne babasının odaya kilitlemesine rağmen evden kaçan 21 yaşındaki genç kızın 3 polisin arasında ‘evden eşyalarını almaya geldiği’ sırada 2 erkek kardeşi tarafından öldürüldüğü” yazıyordu. Görevlerini yapamayacaklarsa acaba o 3 polis neden verilmişti?
Eğer yanında 3 polis olan bir kız bile korunamıyorsa “yeni düzenlemeler” kadınları şiddetten nasıl koruyacak? Toplantılarda konuşulan teoriler “pratiğe” hiç uymuyor, arada uçurumlar var ve önlemlerin “Türkiye gerçeklerine göre” düşünülmesi, derhal da yürürlüğe konması gerekiyor.
KADIN DA, ÇOCUK DA..
Örneğin, töre cinayetleri konusunda ne yapılacak, kadınlar erkek saldırılarından, şiddetinden nasıl uzak tutulacak? Artık vaatleri, sohbetleri, toplantıları bırakıp “eyleme” geçme zamanı, bu vahşete ne kadar katlanacağız?
Dün bir de “3 yaşında üvey anne tarafından şiddete uğrayarak öldüğü” açıklanan bir çocuk haberi vardı. Bırakın kadınları, bu devlet çocuklarını da koruyamıyor. Benzer olayları medeni ülkelerde neden hiç duymuyoruz düşündünüz mü?
Ruhat Mengi
Vatan