Süt zehiri teğet geçer! Adalet zehiri deler geçer!


Bizim Adanalı Celal, bana faks notu yolladı. Çocuklar sütten zehirlendi, süt zehiri geçer. 4 artı 4 artı 4; “kafa zehirlenmesi” yapacak. Kafa zehirlenmesi deler geçer diyor.
Adanalı Celal haklı.
Süt zehiri teğet geçer.
Adalet zehirlenirse!
Deler geçer.
Her şey biter.
Hemen her iki günde bir “adaletin bir yanından zehirlenmekte olduğu” belirtilerini gösteren olaylar birbiri peşi sıra geliyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın; “siyasetin (yani iktidarın) yargıyı kuşattığına” dikkat çektiği konuşmasından sonra önceki gün de “adaletin adalet tarafından siyasetçinin istediği doğrultuda kuşatıldığını” akla getiren bir dava başladı.

3 savcı mahkemeye çıktılar.
Savunmalarını yaptılar.
Bu savunmaları büyütmeli.
Mümkün olsa 100 gün yazmalı.
TV’lerde her gün yayınlamalı.
Bu 3 savcıdan biri olan Abdulvahap Yaren dedi ki; “ Deniz Feneri sanıkları olan insanlar (iktidar partisine yakın, Başbakan’ın ve Bakanlar’ın yakınında bulunmuş kişiler) ne yapmış? Zekat, fitre, sadaka paralarını hovardalıkta kullanmış, şirketlerine aktarmış, paraları kendine mal etmiş. Bunu dini inançları alet ederek yapmış. Ben, savcı olarak görevimi yaptım.”

Xxx

Bu 3 savcıdan bir diğeri olan Nadi Türkaslan da dedi ki; “Hakkımda soruşturma açılması tamamen Deniz Feneri soruşturmasından alınmam içindir. Gözaltı ve tutuklamalar olmasaydı bunlar olmayacaktı. Hukuk dışı niyet ve karalamalarla buraya kadar geldik. Bu dava , soruşturmadan alınmamıza gerekçe göstermek için açıldı. Müfettiş görevlendirildiğinde başsavcıya gittim. Bana “bir hukuksuzluk olmadığını ve tarafsızlığıma güvendiğini” söyledi. Ama bir süre sonra bilmediğim bir şekilde görevden alındım”
Bu sözleri söyleyen savcı.
1 yıllık savcı değil.
5 yıllık savcı değil.
10 yıllık savcı da değil.
26 yıllık savcı.
Öbürü de 25 yıllık savcı.
Üçüncüsü de 24 yıllık savcı.
Bu 3 savcı, iktidara yakın insanların Deniz Feneri e. V adlı hayır için kurulmuş derneğin “fakir, yoksul, kimsesiz, sahipsiz, dara düşmüş insanlara verilsin diye topladığı paraları
kişisel servetlerine geçirdiklerine” dair güçlü belge ve kanıt topladıktan sonra, onları “tutuklu yargılansınlar” diye hapse koydukları için davadan alındıklarını söylüyorlar.

Xxx

26 yıllık savcı.
25 yıllık savcı.
24 yıllık savcı .
Üçü de aynı şeyi söylemeye çalışıyor: “İktidar yandaşı Deniz Feneri e. V yöneticileri, yoksullara dağıtmak için topladıkları zekat, fitre, sadaka paralarını hovardalıkta yedikleri için biz onları tutuklattık. Bu yüzden bizi davadan el çektirdiler” diyorlar.
Adalet 2 defa zehirlendi.
3 savcı davadan alındı.
Adalete birinci zehir buydu.
Deniz Feneri davası başlamadı fakat davadan el çektirilen bu 3 savcının davasına başlandı.
Adalet ikinci defa zehirlendi.
Süt zehiri geçer.
Adalet zehirlenmişse
Deler geçer, her şey biter.


(uyan borusu)

Ardaki farka
dikkat isterim!


İzmir Büyükşehir Belediyesi ile 2005 yılından beri, her gün 207 bin öğrenciye 200 ml sütü veriyor. Okullara ulaştırıyor. Öğrenciler içiyorlar. Köşe yazılarının ve haberlerin satır aralarında şu “dikkat isteyen” bilgi yazıldı kaldı: İzmir Büyükşehir belediyesi öğrencilere verdiği 200 ml sütü Tire Süt Kooperatifi'nden alıyor ve “35 kuruşa” mal ediyor. Ankara’da hükümetin Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4 ya da 5 firmadan aynı miktar “süt ise 53 kuruş” a alınıyor. İzmir Belediyesi süte su katmıyorsa Ankara’daki sütten hırsızlık yapan var. Aynı miktar süt; biri 35 kuruş, diğeri 53 kuruş. Niçin bu kadar fark var? Dikkat isterim: Çocuklara süt içirme üzerinden de devlet parası soyuluyor diye şüphe ederim.

Necati Doğru
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)