Koruyabildik mi?


Ulusu ulus yapan öğelerin başında dil-tarih ve ülkü birliği gelir. Bu nedenle
her ulusun bir milli ideolojisi, bir milli ülküsü, mefkûresi vardır.
Uluslar, ortak tarihlerinin zaferlerini, mutlu günlerini birlikte coşkuyla kutlayarak, onları ulus yapan milli tarihlerini, milli ülkülerini yaşatmaya çalışırlar.

Milli Bayramlar bunun için vardır. Fransızlar 14 Temmuzu, Amerikalılar
4 Temmuzu, İngilizler 1. Dünya Savaşının zafer günü kabul ettikleri Ekim Ayı sonunu coşkuyla kutlarlar. Amerika Başkanlarından Theodore Rooswelt,
20. Yüzyılın başında sırf Amerikalılara özgü bir bayram olsun, birlik ve beraberlik sağlansın diye “Şükran Gününü” oluşturmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin de 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim ile milli tarihimizin en önemli günlerini simgeleyen, emperyalizme karşı Türk Milleti’nin verdiği bağımsızlık mücadelesini yaşattığı milli bayramları vardır.
Bu yüzden de, tam bağımsız, lâik Türkiye Cumhuriyetine karşı sürdürülen, karşı hareketin en önemli hedeflerinden biri milli bayramlarımız olmuştur.
AKP İktidarında her yıl bu bayramlarımızın kutlanmalarına çeşitli sebeplerle kısıtlamalar getirilmekte, milli bayramlarımız unutturulmaya çalışılmaktadır.

Peki, bu bilinçli unutturma harekâtına karşı biz ne yapıyoruz?
Hani şu sessiz %50 ne yapıyor? Bazıları üzerinde “Ben o iki kişiden biri değilim” yazan tişörtler giyiyor ve görevini yapmış insanların rahatlığıyla günlük yaşantılarına dönüyorlar. Kısıtlanan milli bayramlarda da üç-dört bin kişiden oluşan cılız yürüyüşler yapıyoruz!
BU arada Cumhuriyet düşmanları, tam da Paskalya zamanında bir kutlu doğum haftası yarattılar. Büyük törenlerle kutluyorlar. Ramazanlar, kilometrelerce uzunlukta iftar sofralarıyla panayıra dönüştürülüyor.
Hiçbir dini kutlama, milli bayramların alternatifi olamaz, ama maalesef yapılıyor ve milletçe bu gelişmeleri seyrediyoruz.

Bu satırları yazdığım anda küçücük bir kız (Malala Yusufzad) İngiltere’de yaşam savaşı veriyor. Okumak isteyen bu kızı Taliban militanları kafasından vurdular. Bu küçücük yavrunun tek dileği, Türkiye Cumhuriyeti’nin Nazlı Ilıcak-
Merve Kavakçı-Nagehan Alçı’ya bir altın tepside sunduğu “Eğitim” hakkına kavuşabilmekti. Bu küçücük kız eğitim hakkı istediği için yobazların hedefi oldu.

İşte bizim kıymetini bilemediğimiz “Tam Bağımsız Lâik Türkiye Cumhuriyeti”nin, dünyadaki 54 İslam ülkesinden farkı budur. Dünya üzerindeki tek Lâik İslam ülkesi, yok edilmeye çalışılan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Ve bu cumhuriyetin nimetlerinden yararlanmış fertler olarak bizler, bunun değerini bilmiyorsak, bırakın bu bayramı ona layık olanlara armağan edelim.
Aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü bayramını, kendi ülkesinde aydınlık bir gelecek için mücadele eden bu küçücük kıza, Malala’ya armağan edelim.
O, bu bayramı bizden daha çok hak ediyor.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)