Seçim öncesinde burada defalarca yazdım, halkımızı uyardım:
“MHP mutlaka Meclise ‘e girmelidir. MHP girmezse, onun kaybedeceği kelle sayısının çoğunluğu AKP’ye gidecek ve tek parti iktidarı giderek güçlenecektir…”
Bu olay gerçekten de çok önemliydi. MHP barajın altında kaldığı takdirde AKP daha da güçlenecek, anayasayı Meclis’te değiştirecek sayıya ulaşacak, karsısında hiçbir güç kalmayacaktı
Peki, ama ben bunları yazarken bu partinin destekçisi miydim? Hayır!
Ben bu partiye oy mu verdim? Hayır!..
Çünkü MHP’nin ne olduğunu, nasıl muhalefet yaptığını iyi bilen bir gazeteci idim. Geçen dönemde pek çok önemli konuda AKP iktidarına destek vermiş, bu destek korkunç boyutlara ulaşmıştı. Toplumda bu partinin adı “AKP’nin stepnesi, bastonu” olarak geçiyordu.
Bay Abdullah Gül’ü nasıl Cumhurbaşkanı seçtirdiklerini henüz unutmadık!
O halde diyeceksiniz ki “Bu parti nasıl muhalefet yapıyor kardeşim, bize onu anlat!”
Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştım.
Sessiz, sakin, pısırık!…
Ve en kritik konularda AKP’ye destek vererek!..
***
Geçtiğimiz perşembe günkü yazımı herhalde anımsayacaksınız. Başlığı “Vefasız Genel Başkan Bahçeli” idi. O yazımda Devlet Bey’in iki önemli olaydaki vefasızlığını eleştirmiştim.
İlki, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı MHP’li Aytaç Durak’ın yolsuzluk, usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle AKP hükümeti tarafından görevden alınmasıydı. Onun suçlu olup olmadığını, kirli işlere bulaşıp bulaşmadığını biz elbette ki bilemeyiz. Kararı yargı verir. Çok sayıda dava açıldı ama bugüne kadar kendisi hakkında herhangi bir tutuklama kararı çıkmadı. Ancak yazımda işin şu boyutunu özellikle vurgulamıştım:
MHP, tarihte ilk kez Adana’da Büyükşehir’i kazanmıştı. Ama iktidar Durak’ı orada yaşatmadı. Derhal görevden aldı. Devlet Bey, kendi belediye başkanını bir gün olsun arayıp manevi destek vermedi, hatırını sormadı. Onu dışladı, vefasızlık sergiledi.
Vefasızlıkla ilgili verdiğim ikinci örnek, Silivri’de Balyoz davasından yatırılmakta olan MHP İstanbul Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan’la ilgiliydi.
Devlet Bey onu da hapishanede unutmuş, bir gün olsun ziyaretine gitmemiş, halini hatırını sormamıştı. Dahası, Alan Paşa’nın, İstanbul’da birinci sıraya koyup seçtirdiği milletvekilinin durumunu bir kez olsun siyaseten gündeme getirmemişti.
Bu da inanılmaz bir vefasızlık örneği idi.
Ayrıca AKP‘deki çatlama konusunda “Tek başına iktidar olmuş bir partide kaos (kargaşa) ve çatlama ülkeye büyük zarar verir. Cumhurbaşkanlığı Tayyip Bey’in hakkıdır” diyordu. Bu sözleri bir AKP’li söylese eyvallah derdim de. Devlet Bahçeli söyleyip iktidar avukatlığına soyunduğunda kafalar biraz karışıyordu!
Yazımda bunları yazmıştım ve aynı görüşü şimdi de taşıyorum.
Yazdıklarımı Silivri hapishanesinde okuyan Doğu Perinçek’de.
Aydınlık gazetesinde iki gün sonra aynı konuya değinip Devlet Bahçeli’yi suçladı. Ama onun vefasız olmanın ötesinde, “Özel Görevli” olduğunu savundu.
Hemen ardından, MHP genel başkan yardımcısı Semih Yalçın bir açıklama yaptı. Bu açıklama internet sitelerinde, gazete ve televizyonlarda yer buldu. O yüzden simdi bir kez daha aynı konuyu yazıp kendilerine yanıt vermek zorunda kaldım. Açıklamasında önce bize gazetecilik dersi (!) veriyor ve şöyle diyor:
“Bazı gazeteciler ve onlarla ahbap çavuş ilişkisine girmiş siyasetçiler, fikirlerini paylaşmadıkları insanlara olmadık zamanda olmadık üslupla saldırmakta, bu da öncelikle gazetecilik mesleğine zarar vermektedir. Bu üslup Türkiye’yi zarara uğratmakta, toplumsal gerginliği tırmandırmaktadır.”
Parti adına yapılan açıklama devam ediyor:
“Sayın Bahçeli AKP de kaos Ülkeye zarar verir’ açıklamasıyla ülkenin nazik bir dönemde kaosa sürüklenmesinin zararlarını vurgulamak istemiştir. Bu açıklama Sayın Bahçeli’nin siyasi sorumluluk anlayışının ve devlet adamlığı duruşunun belirtisidir. Meseleyi başka boyuta taşıma gayreti kötü niyetli ve maksatlıdır.”
AKP’nin avukatlığına soyunmak sizin partinize mi kaldı kardeşim?
‘ Siz ne biçim muhalefetsiniz?
Açıklama devam ediyor: “Politika bir seviye işidir. Sayın Bahçeli devlet umuru görmüş bir dava ve devlet adamıdır. Bunu anlamayanların idraksizce beyan ve değerlendirmelerinin amacı bellidir: Kaos {kargaşa] yaratmak. Kaostan nemalanmak (yemlenmek, çıkar elde etmek) isteyenlerin, bulanık suda balık avlamak isteyenlerin oltası kendi boğazlarına takılacaktır.”
Bak sen. şu acayip, tutarsız laflara bak!.. Bir yazıda bilmeden neler yapmışım, valla haberim olmamış!
Açıklama devam ediyor:
“Başkalarına vefa dersi vermeye kalkanların önce kendi vefalarını sorgulamalarını tavsiye ederiz. MHP genel başkanının kimsenin vefa dersine ihtiyacı yoktur. MHP’nin güç kazanmasından endişe edenler, mevcut iktidarın muhtemel parçalanması karşısında MHP’nin en güçlü alternatif olmasından rahatsızlık duymaktadır. MHP’nin güç kazanmasından endişe duyan ” çevrelerin sözcülüğünü yapan ” bazı gazeteci ve siyasiler bu gerçeği şimdiden hissettikleri için aleyhimizde kampanya, açmaya çalışmaktadır. Bu çabalar beyhudedir (boşadır)…”
***
Gerçek gazeteci, yazan ve eleştiren kimsedir. Benim görevim de, yanlış gördüklerimi eleştirmektir. Meslek yaşamım boyunca her zaman iktidarlar, egemenler ve Türkiye’yi yönetenlerle birlikte, muhalefet partilerini de eleştirdim.
Bunları yazarken “Aman aramız bozulmasın, bana kızmasınlar” diye bir hesap asla yapmadım.
Onun bunun, o partinin, bu partinin adamı da olmadım. Meslek bilgilerim, gazetecilik sezgilerim ve vicdanım neyi gerektirirse onları açık açı yazmaktan korkmadım, çekinmedim.
Yukarıda değindiğim ve Bahçeli’yi vefasızlıkla eleştirdiğim yazıyı da aynı anlayışla yazdım. Yazdıklarımın doğru olduğunu yüzlerce okuyucum gördü, bana destek verdi.
Bir genel başkan düşünün ki Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığını partisine ilk kez kazandıran ve iktidar tarafından görevden alınan başkanını bir gün olsun arayıp hatırını sormamış, onun durumunu kamuoyu önüne getirmekten özenle kaçınmıştır!
Aynı üzücü durum listenin ilk sırasına koyarak İstanbul’dan milletvekili seçtirdiği efsane komutan Engin Alan için geçerlidir. Bir genel başkan, hapis yatırılan milletvekilini bir gün olsun ziyaret etme zahmetine katlanmaz mı?… Buna zaman bulamadı diyelim, bir kez olsun onun durumunu kamuoyu önünde gündeme getirmez mi?..
Hayır, beyefendi bunların hiçbirini yapmadı!
Bunun adı en hafif deyimiyle vefasızlık değilse nedir?
Ama AKP’ye sık sık stepne oldu. Baston oldu, elinden gelen her şeyi yaptı.
Muhalefet olmak kolay iş değildir. Öyle arada sırada esip gürlemekle, büyük laflar etmekle muhalefet olunmaz. Olunduğu zannedilse bile insanları güldürmekten, AKP’den hayırdua almaktan başka hiçbir yarar sağlamaz.
Şunu da hemen belirteyim: Türkiye bugünkü koşullarda yeniden seçime gitse, bundan önce olduğu gibi MHP’nin barajı aşıp Meclis’te yer alması için yine çaba harcarım, o doğrultuda yazılar yazarım. Hem de MHP’nin ne olduğunu, bile bile!
Kendilerinden bir tek istirhamım var:
Biraz toparlansınlar, kendilerine gelsinler ve AKP’nin baston olmak yerine, adam gibi muhalefet yapsınlar.
Emin Çölaşan
Sözcü
18 Aralık 2011