Son zamanlarda çok garip şeyler oluyor.
Başbakan’ın her dediği bir kaç gün içinde kanun olarak meclisten çıkıveriyor.
Bu gariplik ne konuşuluyor, ne de tartışılıyor. Herhangi bir tepki de gösterilmiyor.
Herkes Başbakan’ın isteğine gıkını çıkarmadan boyun eğiyor.
AKP’nin Türkiye’ye getirmekle övündüğü ”İleri demokrasi” de bu olmalı.
Şimdi biraz ayrıntıya girelim.
Başbakan, danışmanlarının önerdiği konulara aklı yatarsa konuşmalarında yer veriyor.
O konularda öngördüğü çözümleri açıklıyor. Örneğin “Kürtaj cinayettir” diyor. Ertesi gün bir başka yerdeki konuşmasında da bunu bir esasa bağlayacaklarını söylüyor.
O konuyla ilgili bakan durumdan vazife çıkararak bir gün sonra başbakanın talimat verdiğini ve kürtajın yasaklanacağını, bunun için yasa hazırladıklarını açıklıyor.
Bir kaç gün sonra yasa meclise geliyor, ilgili komisyonda kabul ediliyor ve genel kurula indiriliyor.
Kaşla göz arasında da genel kuruldan geçirilip yasa çıkarılıyor.
Çankaya mı? Orası zaten onaylamaya hazır. Cumhurbaşkanı bir dakika bile beklemeden mührü basıyor ve Tayyip Bey’in emri yasalaşmış oluyor.
Muhalefetin, toplum önderlerinin, sivil toplum örgütlerinin, uzmanların görüşlerini dinleyen bile olmuyor.
Yasa tasarısı mecliste de pek tartışılmıyor. Parmaklar kalkıyor ve tasarı meclisten yıldırım hızıyla geçiyor.
Bu yöntem hemen her konuda bu şekilde işliyor.
Tayyip Bey’in her sözü artık kanun yerine artık geçiyor.
Osmanlı döneminde padişahlara bile nasip olmayan bir hükmetme kudreti demokratik Türkiye’de başbakan Erdoğan tarafından kullanılıyor.
Son örnek kürtaj olayı. Başbakan emretti, çok yakında kürtaj yasaklanacak.
Ne olacak, kürtaj bitecek mi? Doğum yapmak istemeyen kadınlar başbakan istedi diye doğuracaklar mı?
Doğurmayacaklarını Başbakan da biliyor, sağlık bakanı da.
Kürtaj olayında yıllar öncesine dönülecek. Kürtaj merdiven altına inecek yeniden. Hijyen olmayan koşullarda, ehil olmayan eller kadının rahmini katır kutur kürete edecek, yani ne var, ne yoksa kazıyıp alacak.
Bu arada rahim delinmeleri sonucunda sürekli kanamalar olacak, içerde bırakılan cenin parçaları tehlikeler yaratacak ve bir çok vahim olay yaşanacak.
Karnındaki çocuktan kurtulmak isteyen yüzlerce, binlerce kadın canından olacak.
Kürtajı yasaklayarak cinayetleri önlemek amaçlanırken bu kez anneler feda edilecek.
Neden?
Başbakan istedi diye.
Şunu unutmamak gerekir, tepkisiz toplumlar her türlü felaketi yaşamaya mahkümdur.
—————————–
Kurşunu ayağımıza kendimiz sıktık
Şike davaları Türk futboluna atılan bir bombaydı. Bunu defalarca dile getirdim.
Buyurun sonuçlar karşımıza çıkmaya başladı. Korkarım daha da kötü kararlar gelecek UEFA’dan.
Kendi ayağımıza sıktık kurşunu.
UEFA’ya “Bizim ligimiz kirli, bizim kulüplerimiz şikeci. Bizim kulüplerimiz şaibeli” diye birbirimizi gammazladık.
Fenerbahçe’nin rakipleri hemen hergün UEFA’ya çağrıda bulunup, “Bunlar şikeci, bunları düşürün” dediler.
Onların yönlendirdiği taraftarlar EUFA merkezine fakslar yağdırdı.
Sonuç, Türkiye Avrupa’da ligi kirli, kulüpleri şikeci ve şaibeli bir ülke olarak algılandı.
İşte UEFA şimdi bunların faturalarını kesmeye başladı.
İlk darbeyi Beşiktaş, Bursa ve Gaziantep yedi.
Hiç kuşkunuz olmasın gerisi de gelecek.
Kendi kendini karalayan bir ülke olduk. Cezasını çekeceğiz.
———————–
Bazı sektörlerde grev yasak
THY yolları çalışanları başlarına geleceği bildikleri için peşin peşin direndiler. Bir kısmının işine son verildi. Ama hala çalışıyorlar.
Büyük olasılıkla direniş sona erdirilirse affedilecekler. Bir taktik.
Ama başbakan açıkladı artık oların grev yapma hakları yok. Onların grev yapması milletimize zarar veriyormuş.
Peki bu insanlar, yani devlete çalışan memurlar, milletin bir parçası değil mi? Onlar da milletin bireyleri olarak haklarını arayamazlar mı?
Hükümetin böyle bir hakkı yasaklaması demokratik açıdan kabul edilebilir mi?
Ama dedik ya Başbakan istiyorsa edilebilir.
Bu böyle biline…
Tufan Türenç
