Bölen bir Başbakan!


Şike cezaları açıklandı. Daha doğrusu ortada ceza filan yok. Aylardan beri ülkede yoğun bir şike gündemi oluşturuldu. Hukukçular, yorumcular, sporcular, otoriterler, uzmanlar konuştu, yazdı, çizdi ama her zaman olduğu gibi “tek karar vericinin, her konunun tek uzmanının ” yani Başbakanın dediği oldu. Kulüplere değil, şike yaptığı iddia edilen birkaç kişiye formalite cezalar verildi.
Başbakan aylar öncesinden “kulüpler değil, futbolcular ceza almalı” demişti zaten. Onun isteği doğrultusunda Futbol Disiplin Talimatı’nın 58. maddesi değiştirildi. Hiçbir kulüp ceza almadı.
Her şey Başbakanın istediği gibi oldu.
Bu ülkede her şey Başbakanın istediği gibi oluyor zaten:
Yargı onun istediği gibi şekilleniyor. Kafasını bozan savcı ya da yargıcın kellesinin koparılması birkaç saatlik olay.
Medya onun istediği gibi şekilleniyor. Medya üzerindeki hâkimiyeti yüzde 90’lara ulaştı. Gazete ve televizyonlarda onu rahatsız edecek haber ve yorumlar neredeyse sıfıra yaklaştı.
Sanat onun istediği gibi şekilleniyor. Asırlardan beri sanatçıların “sanat, halk için mi olsun, sanat için mi olsun” tartışmalarına da son noktaya koydu. “Sanat halk içindir! Sizi gidi siziler! Tiyatroları kapatıyorum. Ne haliniz varsa görün!” diye kükredi.
Siyaset onun istediği gibi şekilleniyor. Onun istemediği hiçbir gündemi tartışmamız imkânsız. Şimdi de başkanlık sistemini “yeniden” konuşmamızı istiyor zatı âlileri. Koro halinde “önce yandaş” takımı ile başlayacak bu yeni gündem.
Spor onun istediği gibi şekilleniyor. 9 aydır ülke gündemini meşgul eden şike olayına da el attı. Önce TFF’nin başına kendi “dostlarından” birini getirdi. Sonra yine kendi istediği gibi disiplin yönetmeliği değişti. Sonra yine kendi istediği gibi hiçbir kulüp ceza almadan “operasyon” bitti.
Daha önce yapılan onlarca operasyondan birini yaptı.
Yorgan gitti kavga bitti.
Ama bir şeyin farkında değil Başbakan.
Ele aldığı her konuda “toplumu böldüğünün” farkında değil.
“Kürt açılımı” dedi, Türk-Kürt diye bölündük.
“Suriye’ye müdahale ederiz” dedi, müdahaleyi isteyenler ve karşı çıkanlar diye bölündük.
“Şike yok, sadece kulüpler ceza alsın” dedi “şike var diyenler, yok diyenler” diye bölündük.
“Tiyatroları özelleştireceğim” dedi “Oh olsun tiyatroculara diyenler ile yahu niye sanatçılara müdahale ediyorsun” diye bölündük.
“Ergenekon’un savcısıyım” dedi “bir Başbakan bir davaya savcı olur mu diyenlerle neden olmasın” diyenler diye bölündük.
“Askerin başına gelenler az bile, oh olsun” diyenlerle “askeri fazla yıpratmayalım” diyenler diye bölündük.
Başbakan bölüyor.
Toplumu, fikirleri, kurumaları, insanları bölüyor.
Birleştirici olması gereken başbakanlık konumunda, hiç müdahil olmaması gereken sahalara hem de davul zurna çalarak giriyor, girdikçe mahvediyor, mahvettikçe toplum bölünüyor.
Konuşurken karşısındakileri dövecekmiş gibi derin bir kin kokuyor cümleleri.
Devlete ve topluma ait ne varsa A’dan Z’ye dizayn etmeye görevli bir kişi olarak görüyor kendini.
Toplum, bilhassa ona oy verenler, efsunlanmış gibi olup biteni seyrediyor.
Rahmetli Nurettin Topçu’nun sosyoloji literatürümüze kazandırdığı ve bütün Müslümanların sarılması gereken “isyan ahlakı” yerine kör bir “biat ahlakı” oluşmuş Müslümanlarda.
Ve adım adım bölünüyoruz. Bu toplumu sadece siyasette değil spordan tiyatroya kadar onlarca konuda “bölmeyi başaran!” bir Başbakanımız var.
Yoksa demokratik açılım denilen o muhteşem kelimenin finali midir bu!



Muharrem Bayraktar
Yeni Mesaj

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)