TBMM açılırken...

Bir evde sürekli kavga varsa, bunun en olası nedenleri; babanın işsiz veya alkolik olması, annenin sürekli gezmekten görevlerini ihmal etmesi ya da çocuğun çalışmayıp derslerinde başarısız olmasıdır.

Yani aile bireylerinin sorumluluklarını yerine getirmeyerek birbirlerine yük haline gelmesidir. Ülkemize baktığımızda da; dünyada bizim kadar kahvehaneden otobüse, televizyondan internete neredeyse her alanda siyasetle uğraşan, şikâyet eden, ahkâm kesen bir toplum yoktur herhalde! Bu neden böyledir? Siyaset kalitemiz berbat da ondan! Peki, adam mı yok memlekette? Olmaz mı? O kadar bilgili, görgülü, deneyimli, akıllı, Cumhuriyet kültürü ile yetişmiş yurtsever insanımız var ki! Ama fırsat veren kim? Tek kıstas, oy getirecek nitelikleri(!) olmak ve lidere koşulsuz itaat etmek. Örneğin, Baykal’ın ekibi v.s. nedenlerle elenen nice deneyimli siyasetçinin yanısıra, son seçimlerde iki emekli askerimiz (biri Amiral, diğeri Doç.Dr.Kur.Alb.) iki muhalefet partisinden aday adayı oldular fakat aday olmak başarısını(!) gösteremediler. Neden? Seçilenlere göre hangi nitelikleri eksik? Yoksa fazla mı geldiler? Onların varlığı başkalarının sığlığını mı ortaya çıkarır? Lideri yerinden mi oynatır? Onlar, kasaba avukatlığı ya da esnaflık yaparken “biraz da siyaset yapalım” diyenler kadar temsil edemez mi bizleri?

Yıllarca eğitim almış, yurtiçinde ve dışında görev yapmış, Mehmetçikle aynı karavanadan yiyerek milletini tanımış çağdaş bir yurttaşın neresi fazla geldi, yahut da rahatsız etti de aday yapılmadılar? Üstelik, TSK ile uluslararası çeteler yönetiminde uğraşılan, bekamızın riske atıldığı bir dönemde, andıç nedir, plan semineri nasıl icra edilir, askerin ruh hali nasıldır? Gibi konularda hiç mi danışmana ihtiyaç yoktur? Van’daki Muğlalı Kışlası’nın ismiyle, Dersim İsyanı’nın belgeleriyle uğraşarak mı ülkemizi esenliğe çıkaracak parti liderlerimiz? Bu konularda ne kadar bilginiz var? Etrafınıza böyle bilgili yurtseverler yerine ırkçı düzenbazları toplarsanız ya da yanılgıya sürüklenmeniz de kaçınılmaz olur haliyle. Bilmeyen, okumayan, dinlemeyen, dünyanın kalbi konumundaki Anadolu’muzda Ordusuz kalan milletlerin bugün tarihi eser olarak toprak altında yattıklarını göremeyen, Genelkurmay Başkanlığı’nı diğer kurumlarla bir tutmaya kalkarak demokrat olduğunu sanan aymazlarla bu ülke nereye gidebilir? Koşaner’in istifasından ne anladınız? Meramını Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a anlatamayıp giden bir Genelkurmay Başkanı neden meseleniz olamıyor? Yeni gelen de aynı sorunları yaşamıyor mu? Silivri çadırına 20 milletvekili gönderince göreviniz tamamlanıyor mu? Toplumu ne zaman uyandıracaksınız? Nedir bu asker kompleksi ve korkusu? Geçmişteki darbeler mi? Köprülerin altından akan bunca suya rağmen de mi? El insaf! Basın üzerinden değil de neden diyalog kurarak anlamayı denemiyor sunuz?
Cezaevleri doldu taşıyor. Koskoca silahlı bir güç: “Vermiyorum, gel de al bakalım” diyerek devlet bunalımı çıkarabilecek iken, kuzu kuzu ve tüm iftira ve tuzakları göre göre, bin bir emekle yetişmiş personelini teslim ediyor ve tutuklular için yeni yerler arıyor! Ordunun harp kifayeti personel hanesinden yerlerde sürünüyor! MİLGEM’in törenine katılıp hava atmakla yürümüyor devlet gemisi! O gemilere emek verenlerin cezalandırıldığı, kumanda edenlerin tutuklandığı bir ülkede yaşıyoruz. “Vatan sağolsun” diyen şehit analarının, şehit çocuğu olup da askere gitmeme hakkı bulunduğu halde gelip vatani hizmetini yapan Kürt kökenli Ferhat’ın, Atatürk’ü heyecanla anlatan, seven, savunan Levanten ailenin çocuğu Aret’in yaşadığı şu güzelim toplumun Meclisi, yönetimi böyle mi olmalı? Meselâ şu yeni Anayasa’yı toplumun yüzde kaçı ne için, neyin farkında olarak istiyor acaba? İktidara söylenecek sözümüz yok, mal meydanda zaten! Ama ya muhalefet? “Ulus Devlet bitti” masalını dayatıp tüm dünyayı bölerek yutmak isteyenler size de mi kumanda ediyor yoksa? O halde neden Anayasa çalışmalarına katılarak ihaneti meşrulaştırıyorsunuz? Aldatılmaktan bıkmadınız mı? Onlar deliğe süpürülmemek için birilerine mecbur. Ya sizler? Neden korkuyorsunuz? Milleti aydınlatır, yaklaşan ekonomik, siyasal, toplumsal felaketleri anlatırsanız sizi kim yıkabilir? Kurtuluş Savaşı’nı vermiş emperyalistleri bu topraklardan kovmuş olan Meclis’e Obama’yı ayakta alkışlayıp, talimatıyla bölücülerin pasaportu olacak olan bir Anayasayı hazırlamak ve buna payandalık yapmak yakışıyor mu?
Bu ülkenin çevre, tarım, eğitim, enerji, işsizlik gibi temel ve büyük sorunları varken biz bu çağda halâ din ve ırk gibi ilkel konularla mı patinaj yapacağız? Beyinleri yıkanmış, ruhları satılmış adamların gündemine, plânına, hedefine mahkum yaşayacağız? Kısa ömrümüz bunlarla mı geçecek? O yaşamsal konuları ne zaman düşünüp bize anlatacaksınız? Ayrıca iktidarı Deniz Feneri gibi çok önemli bir konuda imalı cümlelerle tehdit etmeyi de bırakın ve bildiklerinizi bir an önce açıklayın lütfen! Köstebek kimmiş bilelim örneğin!

Hangi demokraside toplum iktidarı bırakıp da muhalefetle uğraşır? Bizde! Çünkü görevinizi yapamıyor, toplumu çare olduğunuza inandıramıyorsunuz! Oysa toplum umutsuz ve seçeneksiz yaşayamaz! Onun için bunalıyor, konuşuyor, yazıyor, yürüyoruz. Toplum, siyasal beslenme bozukluğundan “Sosyal Kanser” hastalığına tutulmuş gibi! Ne olur, cahil ve yoksul milyonları aldatarak, laf ebeliği ile oyalayarak günü geçiştirme kısır döngüsünü kırın da, herşeyin farkında olanları kazanın biraz da. Yalnız kazanmakla kalmayın. Davet edin. Karanlığın uykusuna dalanları uyandırmaları için onlardan yararlanın. Demokrasi başka nasıl gelişebilir ki? Bu bilinçsizlikle bu toplum evrensel cambazların dünyasında geleceğini kurabilir mi? Bu rejim böyle gidemez muhteremler! “Gider” diyorsanız bu gidişle önce sizler gideceksiniz. Hava muhalefeti kadar bu toplum ve iktidar üzerinde etkili olamıyorsanız bizleri meşgul etmeyiniz! Bu millet bir adamı Meclis Başkanı da yapar. Kocatepe Camisi’nin tuvaletinden kaçacak duruma da getirir. Bunu sakın unutmayınız!

Reşit Çağın
İLK KURŞUN
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)