Tayyip Erdoğan, İngiliz Başbakanı’nı arasın

Hayrettin


Beklentim kesinlikle böyle bir olayın bir daha yaşanmayacağı yönündedir. Yaşanacak herhangi bir olay, müttefiklerin gündeminde olacak. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz, gerekirse tekrar bir toplantı düzenleyip neler yapılabileceğini tartışırız”
Askeri keşif uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesinin ardından kapıkulu olduğumuz NATO’nun verdiği “kuvvetli desteği” gördünüz mü?
Bu sözler taraftar basının “şiddetli kınama” (kınamanın şiddetlisi nasıl oluyorsa), “NATO’dan güçlü destek” başlıklarıyla bize yutturulmaya çalışılan NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’in sözleri.
Türkiye’nin talebi üzerine Brüksel’de toplanan NATO’dan yapılan yazılı açıklamaya ve de Rasmussen’in sözlerine çeşitli kaynaklardan defaten baktım. Hiçbir askeri ifadeye rastlamadım. Burada da Türkiye’ye ince ve de nazik (!) bir mesaj var ama anlayabilene...
Toplu savunmaya davet eden 5. madde gündeme gelmemiş.
Neden?
“Türkiye talep etmemiş” de, ondan.
Her şeyi Tayyip Erdoğan’dan bekliyorlar herhalde!..
Müttefik değil misiniz?..
Siz kendiliğinizden gündeme getirin..
Rasmussen’in diğer sözlerine dikkatle bakın;
“Güçlü dayanışma ruhu ile Türkiye’nin yanındayız”.
Bu ruh nasıl bir ruhsa!..
“Gerilimin tırmanmaması gibi bir beklentim var”.
Adamın bir, “barış elçisi olayım da aranızı düzelteyim” demediği kalmış.
Rasmussen, tüm dünyaya “Türkiye nasıl satılır”ı bir kez daha gösterdi. Bizim anlı şanlı AKP’liler köseleye dönmüş zihinleri ile yine almaza yatarak, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını söylemeye devam edecekler.
Kısaca NATO’ya ve Rasmussen’e hiç güvenilmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum ama meramımı daha iyi izah edebilmek için 2002 yılında görevim gereği başımdan geçen bir olayı aktarayım.
AB’den tarih için tarih alabilmek adına Başbakan Abdullah Gül ile Danimarka’ya gitmiştik. O zaman Danimarka Başbakanı ve AB Dönem Başkanı olan Rasmussen her türlü diplomatik girişime rağmen Abdullah Gül’e randevu vermedi. Gül’ün bu duruma canı çok sıkıldı. İngiltere Başbakanı Tony Blair’ı aradı. Blair, Gül’ün telefonuna ertesi gün döndü. Abdullah Gül, Rasmussen’den şikayetçi oldu, randevu için devreye girmesini istedi. İkindi vakti cevap geldi; Blair,Gül’e “Rasmussen’in programı çok sıkışıkmış hemen git seninle görüşecek” dedi. Abdullah Gül’e 20 dakikalık süre verildi. Apar topar gittik randevuya. Rasmussen bizi buz gibi karşıladı ve aynı soğuklukla da uğurladı.
Bunu size niye anlattığıma gelince;
Tayyip Erdoğan’ın, sert çizikler alan karizmasını kurtarmak için galiba İngiliz Başbakanı’nı devreye sokması lazım. Yoksa Rasmussen bildiğiniz Rasmussen. Bir yol daha var;
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül’den de devreye girmesini isteyebilir. Ama Hakkari’deki şehitlerimizin acısıyla kavrulurken, Suriye’nin uçağımızı düşürdüğü gün Kayseri’de turistik gezisini kesmeyip Ankara’ya gelmeyen Gül ne eder?
Bilemem.. Daha açık yazmama gerek kaldı mı? (Elektronik posta adresim yukarıda.)

***

NATO’nun son tutumunu konunun uzmanlarına yorumlattık.
Emekli Büyükelçi
Onur Öymen:
“Burada beklenmeyen bir şey yok. Türkiye bilgi vermiş, konuşulmuş ve Türkiye’ye destek mesajı çıkıyor. Suriye kınanıyor. Bu beklenmedik bir şey değil. Burada dikkati çeken; NATO toplantısından bir gün önce Bülent Arınç, hükümet toplantısından sonra ‘4. ve 5. maddeyi götüreceğiz NATO’ya’ diyordu. Belli ki 5. maddeyi götürmediler. Ramsussen, ‘gündeme bile gelmedi’ diyor. O zaman neden 5. maddeyi de götüreceğiz lafını ediyorsunuz. Başbakan daha bu uçak işi olmadan önce ‘Suriye sınırımızda bir olay olursa biz de karşılığını veririz ve NATO da gelir, 5. madde çerçevesinde müdahale eder’ diyordu. Şimdi uçak düşürülmesine rağmen 5. maddeden söz edilmiyor. Demek ki; Başbakan 5. madde lafını biraz ölçüsüz kullanmış. NATO’dan zaten şu sırada başka bir şey beklenemiyor. ‘Daha fazlası olursa ne olur’ diye soruyorlar. ‘O zaman yeniden değerlendiririz’ diyor. Daha fazla, ‘Suriye saldırılara devam ederse hemen 5. maddeyi işletiriz’de demiyor.”

Emekli Büyükelçi
İnal Batu:
“Rutin bir açıklama olarak gördüm ben. 5. maddeyi sunamazlardı zaten. Çünkü hiç kimse NATO’da şu anda 5. maddeyi harekete geçirmez. Hükümet bunu bilmiyor idiyse gaflet içindedir. Bu münferit bir hadise. Böyle bir durumda 5. maddeyi istese de harekete geçiremezdi, böyle bir talebi de olmadı. Dünkü toplantıda 5. maddenin gündeme gelmesi de dikkat çekicidir. Birileri hemen böyle NATO’ya sarılmak eğiliminde. Kilis’te ateş açıldı Suriye kuvvetleri tarafından Türk sınırlarına, o zaman dahi hükümet çevreleri çıktı 5. maddeyi harekete geçiririz diye tehdit ettiler. Bunlar bilgisizce yapılan çıkışlardı. 5. maddenin olması çok farklı şartlarda mümkündür. O şartların çok şükür yakınına bile gelinmedi, gelinmesin de çünkü çok vahim.”

Yancılık keyfi!..
Hep siyaset yazacak değiliz ya!..
Nargile bağımlısıyım. Çok keyif alırım nargile içerken dostlarla sohbet etmekten.
Nargilenin kendine has da bir kültürü vardır. Bu biraz bozulmuş durumda. Taş ’okey’i yüzünden. Arkadaşlar ’taş okey’i oynarken de nargile içiyorlar. Benim öyle fazlaca kahvehane kültürüm yoktur. Arkadaşlar okey oynarken “yancılık” diye bir müesseseyi öğrendim. İtiraf etmeliyim ki; çok keyifli.
Oyun kuran karenin yanına çekiyorsunuz sandalyeyi. Hiç kazanacaktım, kaybedecektim stresine girmiyorsunuz. Çay, kahve ve de tüm ikramlar beleş. Oyunu seyrettiğiniz sürece herkes size hürmet edip sık sık garsona sesleniyorlar; “yancıya bakın ne emrediyor” diye..
Bir de yenen ikiliyi tuttunuz mu daha da keyifli oluyor.
“Bana şans getirdin sakın ha yanımdan kalkma” diyorlar.
Sen de;
“Teşekkür ederim ağabey” diye karşılık veriyorsun...
O da sana;
“Esas ben teşekkür ederim” diyor.
Hatta bir ara sesleniyorlar;
“Yancıya ekmek arası köfte. Bize yazın..”
Yancılığın en keyifli yanı nedir, bilir misiniz?
Bedavadan yer içersiniz. Ama oturduğunuz sandalye ve yeri hiç değişmez.
Tek şartla;
Hep kazananı destekleyeceksiniz. Yoksa sandalyenizi kaldırıverirler.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)