İktidar partisi mensupları, yaptıkları zamlar için önce “güncelleme” dedi, sonra Başbakan zam kelimesini kullandı ama konuyu milletvekili maaşları ile birlikte gündeme getiren bir spikerin şahsında bu türde eleştiri yapanlara “terbiyesiz” dedi. Erdoğan, zam eleştirilerine ise “Sigara içmezsin, alkolü daha az tüketirsin olur biter. Kalkıp da Porsche kullanacağına Fiat’a bin” yanıtını verdi.
Milliyet de bir “terbiyesizlik” daha yaparak, AKP’nin Kızılcahamam’daki kampına katılan milletvekillerinin araçlarının “lüks” olduğunu yazdı.
Özetle zam kelimesini duymak istemiyorlar ama kendileri “lüküs hayat” yaşıyor..
Oysa zam kelimesi tek bir heceden oluşuyor, “nizam, intizam, zambak, muazzam, ilzam, Mozambik, Zambiya” gibi başka kelimelerin içinde de bulunuyor.
Bu kelimeler de akla zammı getiriyor diye yasaklanır mı acaba?
***
Ama zammın ne önemi var. Önemli olan “dindaş”lık değil mi? Dindaş zam yapmaz; yapsa bile ona zam denmez, güncelleme denilir..
Bu dindaşlık kavramını son olarak, Tayyip Bey’in hayranı olan bir ninecik kullandı. “Ben yandaş, candaş değilim, dindaşım, dindaş.. Tayyip Bey gibi namaz kılan bir dindaş bulmuşum, ben onun için destekliyorum” diyordu. Bu arada kendisiyle program yapan kişinin gözyaşları arasında daha da coştu ve “Cebrail aleyhisselâmın 70 kanadı var, bu Tayyip’in 80 kanadı var. Bir gün Makedonya’da bir gün Afrika’da; her yere yetişiyor” deyiverdi.
Bu ninecik rol yapmıyor, bütün kalbiyle konuşuyordu.
İşte işin sırrı burada.. Cebrail ile kıyaslamak veya bir milletvekilinin yaptığı gibi “ona dokunmak bile sevaptır” demek..
“Dindar Cumhurbaşkanı” da aynı zihniyetle seçilmişti. Aslında ninenin söylemleri, milyonlarca insanın bilinçaltıdır. Program, bu bilinçaltını ortaya çıkarmıştır. AKP Müslüman kitlelerin bilinçaltına hitap etmektedir..
Bu da din istismarının daniskasıdır.
Çünkü iman ettim demekle insan iman etmiş sayılmaz. Tayyip Bey’i kastetmiyorum ama Allah, gösteriş için kılınan namazlara da dikkat çekmiştir. “Allah elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.” (Ankebut 11)
Ve yine Allah kimin hangi davranışının ne anlama geldiğini de bilir. Münafıklar ise bir taraftan ceplerini doldururken, diğer taraftan, başkalarının pastadan pay kapmaması için İslâm’ın sahibi gibi davranır. Oysa dinin sahibi de Allah’tır:
“(Ey münafıklar!), siz de tıpkı, sizden öncekiler gibisiniz: Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha fazlaydı. Onlar paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin, paylarına düşenden faydalandığı gibi siz de payınıza düşenden öylece faydalandınız ve onların daldığı gibi siz de (dünya zevkine) daldınız. İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Tevbe 69)
***
Ve yine Yaşar Nuri Öztürk, Mâûn Suresi kitabında da şu bilgileri veriyor:
“Kur’an, mümin, kâfir, münafık, müşrik gibi inanç kimliklerine Mâûn suresi ile bir tip daha ekliyor: Mürai! Mürai, sadece inanç tiplerinin en şeriri değildir; o aynı zamanda mahlûkların da en şeriridir. Yani kötüsü ve fesadıdır. Çünkü mürai, Hz. Peygamber tarafından Allah düşmanı ilân edilmiştir.
Mürai, inanç durumu, menfaatlerine göre sürekli değişen kahpe tiptir! Bu tip mahlûklar, görünürde inanır; ibadet ve taata devam eder ama riyakârdır, din ve ibadetle sağladığı itibarı halkın malını talan etmek için kullanır.
Ahmet Mustafa Meraği’nin tefsirinde de ‘Dini tasdik edenleri dini yalanlayanlardan ayıran nitelikler, adalet, merhamet ve insanlara iyiliktir. Bu nitelikler yoksa din de yoktur’ denilmiştir.
Mâûn suresi, bize en zalim dinsizlik türünün, ’dinci dinsizlik’olduğunu gösteriyor. Dincilik esas olarak kılık değiştirmiş bir dinsizlik türüdür.”
AKP iktidarında, ortalık mürailerle doldu, öyle ki, AKP’yi eleştirenleri kâfir sayıyorlar! Böylece efendilerine yaranmaya çalışıyorlar.. Tayyip Bey, bu mürailere neden fırsat veriyor?
Arslan Bulut
Yeniçağ