Filistin bir vatandaşına karşı 1000 İsrailli’yi serbest bırakır mıydı?

Türkiye gündemleri çok çabuk eriten ve unutan bir ülke.
Bir hafta çok konuştuğumuz, ateşli ve hatta kavgalı biçimde tartıştığımız birçok konuyu aynı hızla da unutuyoruz.
Zamanında Adnan Menderes “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” demişti. İnsan hafızası unutma ile sakatlanmıştır anlamına gelen bir söz.
O yıllarda bugünle benzer bir dönem yaşıyorduk. Menderes hükümeti de bir tür güç zehirlenmesine kapılmış ve “İktidar benim, ne yapsam olur, yanlış bir şey yaparsam da halk nasıl olsa çabuk unutuyor ve hesap sormuyor” zihniyetine kaymıştı. Şimdiki iktidar da aynı mantıkla kıra döke yoluna devam ediyor.
Soran, sorgulayan, hatta hesap sormaya kalkan olsa bile buna hiç aldırmaz, iktidar gücünü sopa gibi kullanırsanız gerçekten halk da çabucak unutuyor.
Bu iktidarın temel özelliklerinden biri bu. Aleyhine bir durum söz konusu olduğunda kimse ağzını açmıyor, cevap vermiyor. Bir süre sonra ya siz soru sormaktan usanıyorsunuz ya da yaratılan yeni gündemin peşine takılmak durumunda kalıyorsunuz. Bakın iki gün Piri Reis’i sordum. Hiç cevap yok. Nedeni basit. Bu bir şovdu. İki üç gün kamuoyu oyalandı, Türkiye sanki dünyaya meydan okuyor havası yayıldı.
Oysa ne Piri Reis bölgeye gitmek üzere hazırlanmıştı ne ortada bir plan program vardı. Rumlar 7 yıl önce başlattıkları çalışmaların sonuna gelerek petrol aramaya başlamıştı, biz ise bunu provokasyon olarak niteleyip hava bastık.
Sonuç? Yok. Rumlar doğalgaz rezervi buldu, şimdi sıra çıkarmaya geldi.
ABD Dışişleri Bakanı “Hatırlatmak isterim, orada petrol arayan bir Amerikan şirketidir, buna dikkat çekerim” diyor. Demesi şu ki, “Orada bir yanlış yapmaya kalkmayın, karşınızda beni bulursunuz.”
O halde Piri Reis bölgede gezer, geri gelir. Donanma da yaktığı yakıtla kalır.
İsrail savaş gemilerinin tacizi, savaş uçaklarının alçak uçması işin sadece sosudur, “Biz sadece İsrail’i titretiriz” sözleri de iç politikaya yönelik şovlardır. Bakın bunca şov arasında İsrail’e yönelik efelenmemizi de unutturdular kamuoyuna. 9 şehidimizin kanı hâlâ Mavi Marmara’da duruyor. İsrail özür dileyecekti, tazminat ödeyecekti, ne oldu? O kadar afra tafra yaptık, İsrail geriledi mi, Türkiye bir adım ileri gidebildi mi?
Hayır ama, bir İsrail askerine karşı 1027 Filistinli’nin serbest bırakılmasının “zafer payesi” bize verildi. Üstelik İsrail Cumhurbaşkanı tarafından. “Askerimizin kurtarılmasında Tayyip Erdoğan’ın çok katkısı olduğu söylendi bana” demiş Perez. Sevindik.
Bire karşı 1027. Görüyor musunuz İsrail’in bir vatandaşına verdiği önemi.
Acaba Filistin bir vatandaşına karşı 1000 İsrailli’yi serbest bırakır mıydı?
***
‘Sigaramı da rakımı da içerim, servis ücretine eklerim’
Okurlarımdan Ülkü Çetinkanat, Başbakan Erdoğan’ın “güncelleme!” ile ilgili sözleri üzerine, evine gelen bir muslukçunun sözlerini aktarmış. Ben hem güldüm hem de irkildim açıkçası.
Çetinkanat, evindeki bir arıza nedeniyle muslukçu çağırmış. Sohbet sırasında muslukçuya Başbakan Erdoğan’ın, “Kardeşim sigarayı içmezsin, alkolü daha az tüketirsin olur biter” sözlerini hatırlattıktan sonra, “Sen de sigara içiyorsun, ne diyeceksin şimdi?” diye sormuş.
Muslukçu gayet pişkin cevaplamış; “Abicim ben sigaramı da, rakımı da içerim. Senden de bundan böyle servis ücreti olarak 20 lira yerine 25 lira alırım.”
İşte bu kadar kolay. Tabii herkes zamları kendi işine de “güncelleme” olarak yansıtamaz. Ama fırsatı olan herkes bunu yapacak.
Gelelim “güncelleme” ile birlikte gelen zamlara… Sigaralara hiçbir ayrım yapılmadan 2 lira eklenmiş. 7 liraya satılan sigaraya da 2 lira, 4.5 liraya satılan sigaraya da. İçki zamları ise daha feci.
Bunun sonucunda sigara kaçakçılığında artış olur. Bu kaçınılmaz. Ekonomide kimse boşluk bırakmaz. Sigara neyse de içki sadece kaçakçılıkla kalmaz bir de merdiven altı üretim artar. Nasıl güneydeki tatil köylerinde sahte içkiden Ruslar öldüyse, bu kez de vatandaşlar aynı akıbete uğramaya başlar. Maliye Bakanı güncelleme yaparken kaçakçılık ve sahtecilik konusunda bir önlem düşündü mü acaba?
***
Yetmez ama…
Kızım oturduğum odaya geldi, “Baba bütün harçlıklarımı kes, odamı kiraya ver, bütün elbiselerimi pencereden sokağa fırlat, cep telefonumu, odamdaki TV’yi, iPad’imi, bilgisayarımı, bütün takılarımı satıp bir yardım derneğine bağışla, arabamı sat, evin anahtarını geri al, beni evlatlıktan reddet, miras hakkımı da ağabeyime devret” dedi.. Vallahi. Şey… Tam olarak böyle söylemedi ama “Baba” dedi, “Ben artık ‘Yetmez ama daha ileri demokrasiye Evet’çilere katıldım!…” (Yıldırım Tuna)
***
Her şeyimiz palavra
Terörle mücadelede 1990’lı koşullara döndük ya, medyamız da tıpkı o günlerdeki gibi maşallah.
Özellikle yandaş medya teröre yönelik operasyonları müthiş bir iştahla yayınlıyor.
Tek eksiği o günlerde pek sık rastladığımız “Katiller, hainler, köpekler, leşler” gibi başlıklar olmaması. Gerisi aynı eskisi gibi.
Üstelik bu medya “Kürt açılımı” adı altında dört yılı aşkın süre beyin yıkadıktan sonra yapıyor bunu. Utanma da yok.
Hakkari’ye 30 kilometre uzaklıkta bir PKK kampı basılmış ve yok edilmiş. Bu kamp meğer terörün yönetildiği bir yermiş. Bölge koşullarının çok kötü olması nedeniyle buraya gidilemiyormuş, gidilirse asker çok zayiat verirmiş, ama bu kez öyle bir operasyon yapılmış ki, hiç kaybımız olmamış, yüzlerce terörist imha edilmiş, PKK’nın lojistik destekleri de ortadan kaldırılmış.
Kimi kandırıyorlar? Sordum “Bunca yıl nasıl olur da Türkiye sınırları içinde bir kamp bilindiği halde orada öylece durmuş?” diye.
Cevapladılar; “Kamp falan değil ki, birkaç büyük mağara, öyle sarp bir yer ki takip için gitmeye bile değmez.”
Madem yüzlerce terörist imha edildi, nerede bunlar, dağlara kaçıp serseri mayın gibi gezen teröristlerden neden hâlâ biri bile yakalanmıyor?
Hepsini geçiyorum, kaçırılan vatandaşlarımızdan bir haber yok. PKK insafa gelip serbest bırakılırsa ne âlâ.
Serbest bırakılanlar sınır dışına götürülmediklerini, oradan oraya gezdirildiklerini anlatıyorlar. Bu nasıl iştir? Bu ülke kendi sınırları içinde kaçırılan vatandaşlarını nasıl bulamaz?
Palavraya gelince ne yazık ki asker de alet olmuş. Anladık, başınız önde, beyninize balyoz inmiş, bari kalanlar işlerini iyi yapmaya çalışsalar.
***
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, ÖTV artışı için “güncelleme” ifadesini kullanan iktidarı eleştirmiş, “Merak etmeyin, yakında bu millet sizi güncelleyecek!” demiş. Doğru, günceller: AKP’yi bu sefer yüzde 70 ile iktidar yapar! (Gani Yıldız)
***
Yükselen ÖTV oranlarıyla ilgili konuşan Bakan Ali Babacan, “Fiyat artışı ‘keyfekeder’ mallarda olacak” demiş. Bu malların “keyif”le ilgili olanları yandaşı, “keder”le ilgili olanları da vatandaşı etkileyecek herhalde! (Gani Yıldız)

Can Ataklı
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)