Kapalılar açılıyormuş… Acaba bu, neyin nesi?

“Son yıllarda modada öne çıkan bazı eğilimler, tesettür giyimde pek de hoş olmayan görüntülerin oluşmasına neden oluyor. Boyunları açıkta bırakan, kulaklardaki küpelerin bile çok rahat görüldüğü şal bağlama tarzı hızla yayılıyor.
Hatta bu şal bağlama modası, bone ya da iç başörtüsü kullanmadan saçların ön kısmının göründüğü bir tarza doğru gidiyor.
Kimin nasıl örtündüğü elbette kendisini ilgilendirir ama bu görüntüler İslam’daki ‘örtünme’ tanımından oldukça uzak.
Bir de midi etekler var…
Kışın uzun çizmelerle giyildiğinde fazla dikkat çekmiyordu bu etekler ama bu moda yazın da devam edince başörtülü insanların giyim tarzıyla uyuşmayan bir sonuç ortaya çıktı.
Fatih gibi tesettür giyim müşterisine hitap eden bir semtte bile birçok eteğin boyunun kısa olduğunu görmek mümkün.
Eskiden kolluklar vardı. Her rengini bulabiliyordunuz. Nerdeyse bone gibi bir ürün olmuşlardı. Şimdi pek gündemde değiller. Zira bilekleri açıkta bırakan fakir kol bluzları artık kolluk takmadan kullanmayı sorun etmiyor birçok insan.
Tesettür giyime yönelik ürünler satan mağazaların birçoğunda ise kol boylarının yine kısa olduğunu görüyoruz. Tesettürlü insanların ihtiyaçlarına yönelik ürünler satılacağını düşündüğümüz mağazaların da bu ihtiyacı görmezden geldiğini görmek şaşırtıcı. İnsanların bu ürünlerin kısa olmasını artık dert etmemesi de bu durumun sebeplerinden biri muhtemelen. Düşündürücü olan bu görüntülerin hızla benimsenmesi ve gittikçe normalleşmesi…”
***
Yukarıda okuduğunuz bu satırlarda özetle deniliyor ki:
“Kapanma modası geçti, şimdi kapalılar arasında açılma modası başladı… Aman dikkat!”
Peki, kim bu sözlerin sahibi:
Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Zaman Gazetesi’nin kadın yazarlarından Kezban Karagöz…
***
Hiçbir zaman açılana “Niye açılıyorsun” demediğimiz gibi, kapanana da karışmadık…
Sadece bunun “siyasete ve ticarete alet edilmesine” karşı çıktık…
İşte; “kapanmayı savunan” ve “açılanları hor gören” kadın yazarın bu satırları, gelinen yeni durumu anlatıyor aslında…
Demek ki kocalarının, babalarının, oğullarının…
“Siyaset merdivenlerini bir bir tırmanması, iktidarla bütünleşebilmesi…” “Belediye ihalelerini kazanabilmesi…”
“Bürokraside güçlü ve paralı koltuklara oturabilmesi…”
Yani…
“İktidar tarafından korunup kollanması ve köşeyi dönmesi” için kapanan kadınlar; amaçlarına ulaştıklarını düşünmeye başlamış olmalılar ki…
“Canım bu kadar kapanmak yeter, artık biraz da soyunalım” der olmuşlar!
Bu da “Kapanalım, hep kapanalımcılar”ı rahatsız etmiş…
Yani; eskinin sol örgütleri gibi; bugünün dinci yapılanmaları da “fraksiyonlara” ayrılmaya başlamış…
***
Yıllardır, “Birçok kadın zorla kapanıyor ya da kapattırılıyor” dediğimiz için bizi dinsizlikle suçlayanlar, şimdi bunu yazıp konuşuyor…
Durun bakalım; daha neler göreceğiz!
***
SOFTALAŞTIRMA
Çocuklarımızın doğum günlerini sazlı sözlü, palyaçolu mekânlarda ya da evimizde değil, camilerde kutlayacakmışız…
Bunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanlığı! Aylık Diyanet Dergisi’nde yayımlanan makalede, çocukların camiyi sevmeleri için doğum günü kutlamalarının ya da sünnet törenlerinin camilerde yapılabileceği açıklanmış…
Cemaatin bir bölümü, (kendi yazarlarının söylediği gibi) “açılmaya” başlarken, “laik (!) devletin Diyanet İşleri Başkanlığı” çocukların “softalaştırılması” projesini hayata geçirmeye çalışıyor. Durum bundan ibarettir!
***
GÜNCELLEME!
Meclis Başkanlık Divanı, saray, köşk ve tarihi-turistik mekânların ziyaret ücretlerine yüzde 100’den fazla zam yapmış!
Dolmabahçe Sarayı’na giriş 15 liradan 30 liraya, Beylerbeyi Sarayı’na giriş 10 liradan 20 liraya, Yıldız-Şale Köşkleri’ne giriş 4 liradan 10 liraya, Ihlamur ve Aynalıkavak Kasırları’na giriş 2 liradan 5 liraya yükselmiş…
İçki, sigara ve lüks otoya yapılan zamdan sonra, “Sigara içmesinler, alkolü az tüketsinler, lüks araba yerine ucuz olanına binsinler” diyen Başbakan Erdoğan acaba bu kez de, “Müzeye gitmesinler, galeriler bedava” mı diyecek?
***
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Erdoğan, “AK Parti, dünyanın partisidir. Mogadişu’dan Saraybosna’ya, Şam’dan Üsküp’e, Sana’dan Bişkek’e (…) dünyanın neresinde bir mazlum varsa AK Parti onun yanı başındadır. Biz böyle bir partiyiz” demiş… Sorum kendisine:
Silivri’deki “mazlumlar”ın yanında olmayı da düşünüyor musunuz?
***
55 milyon lira nereye gitti?
İstanbul Kültür Başkenti Ajansı için 2008’de benzin ve mazota konulan Kültür Vergisi, ajans dört ay önce kapatıldığı halde hâlâ toplanıyormuş ve ne zaman sona ereceği bilinmiyormuş…
Benzine litre başı 1.5, mazota 1 kuruş olarak yansıtılan bu vergiyle vatandaşın cebinden üç buçuk yılda tam 581 milyon lira çıktı…
Yani yılda yaklaşık 165 milyon lira…
Ajansın kapatılmasından sonra toplanan vergi ise 55 milyon lira!
Maliye Bakanı’na, Kültür Bakanı’na, yani işin sorumlusu kimse ona soruyorum:
Bu 55 milyon lirayı ne yaptınız?
Bu vergiyi bundan sonra da toplamayı düşünüyorsunuz, adını Deli Dumrul Vergisi olarak değiştirmeyi düşünüyor musunuz?


Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)