Vakıflar- “vâkıflar” ve pervasızlar

Aslında biri birleriyle pek ilgili olmaz gibi görünen fakat sonunda aynı kapıya çıkan sözcükler.. “Vakıflar” aslında ülkemizde İslam’da ve dünyada muhtelif şekillerde bağışlanan, toplanan para ve edinilen mülklerden oluşan kurumlar… Nemaları özellikle hayır işlerine, kamu hizmetine harcanacak! Fakat amacından şaşmış, başka amaçlara hizmet eden, kirli işlere maske olan “Vakıflar” da yok değil! “Vâkıf” ise bilmiş, bilen anlamında. Farsça “Perva” ise “korku”, “Pervasız” da en iyi manasında “korkusuz” fakat dozu kaçınca hiçbir şeye aldırış etmeyen, hatta “şuursuz” cüretkâr demek oluyor.
Yıllar önce Başbakan Erdoğan’a “Fay Hattı Kırılırsa” başlıklı yazımda “Pervasız Kabadayı” demiştim de o “pervasızlığı” en kötü anlamında algılamış, hakkımda tazminat davası açmış ve kazanmıştı. Daha sonra Yargıtay bunun suç olmadığı hususunda içtihat kararı verdi, ama usul hükümlerinin cilvesi; vekaletnamem zamanında dosyaya konmamış olduğu için benim hakkımdaki davasına devam etti. Emekli ve gazi maaşlarıma haciz konuldu.

***

Şimdi Yargıtay’ın içtihat kararı kale gibi durduğuna göre, Başbakan’ın pervasız kabadayılığı veya “Korkusuz Kaptanlığı” ile ülkenin altındaki kırılgan “fay hattını” çatlattığını söylemek suç mu olur? Fay hattı, “Kürt Sorunu” ve Erdoğan bu konuda “pervasızlığına” devam ediyor.. Makedonya gezisinden dönerken, teröristle pazarlığın deşifre olmasından sonra da meydan okudu: “Görüşmeler gerektiğinde tabii ki olur. MİT niye var? Bunun için var. Gerekirse yine ’Git arkadaş, gerekeni yap’deriz” dedi. Ben hâlâ muammayı çözemedim: Hem PKK’nın azıtan vahşeti karşısında “ciğerim yanıyor” de ve PKK ile mücadele kararlığını ifade et, hem de katillerle görüşmelere devam et; MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a Oslo’da PKK eşkıyasıyla görüşmelere, muhabbete devam talimatını, daha da “pervasızca” yenile! Herhalde “hikmeti devlet” olmasa da Erdoğan’ın “hikmeti” Sayın Başbakan bu çay kahve muhabbeti sonunda “Kürt Sorununun” nasıl çözüleceğini, PKK’nın nasıl biteceğini söylese de biz de onun aklıyla geceleri rahat uyusak.

***

Erdoğan aynı konuşmada Türkiye ile Almanya arasında yepyeni tartışma yaratacak bir iddia ortaya attı: “Alman vakıfları PKK’ya yardım ediyor” …
Aslında iddia yeni değil… 10 yıl öncesinin DGM başsavcısı Nuh Mete Yüksel; Türkiye’de faaliyet gösteren Konrad Adenauer, Friedrich Ebert, Friedrich Naumann ve Heinrich Böll gibi kuruluşların, aslında Türkiye’yi bölmeye çalıştığını iddia etmişti de bu her nedense hükme bağlanmamıştı.
Erdoğan’ın şu sırada Türk Alman ilişkilerine gölge düşürmek pahasına bu iddiayı ortaya atmasının sebebi, amacı, bu vakıfların fonlarından yararlanan belediyeler üstünden CHP’ye vurmak.
Ben bu hususta CHP’yi böyle bir şaibeden tenzih ederim… Ancak bu vakıflar mesela, Soros’un fonladığı TESEV vakfı. AB, neden Türkiye’deki etnik gruplara Kürt Sorunu hakkında toplantılar yaptırır ve katılanlara, rapor yazanlara yüksek paralar verir? AB neden gazetecilik dernekleri dahil her meslek kuruluşuna fonlar sağlar ve Güneydoğu’da “eyalet sisteminin” alt yapısını kurmak için para döker?
Bu “vakıfların” , AB’nin gerçek amaçlarına “vâkıf” olmamak için sersem ve kör olmak gerekir!
Erdoğan, “pervasızlığıyla”, kırk yılda bir gerçeği açıkladı.. Maksadı politika ve dolayısıyla CHP’yi vurmak olsa da!

Altemur Kılıç
Yeniçağ
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)