AKP, sekiz yılda bir tek olsun ‘altın imzalı kadın’ yetiştirdi mi?

AKP, kadınların “yaşam tarzı” endişelerini gidermek için harekete geçti:

Önce Bodrum’da yaşayan “24 çağdaş kadın”, gösterişli bir törenle partiye üye yapıldı, ardından “52 Altın İmzalı Kadın” isimli belgesel projesi başlatıldı.

5 Aralık Dünya Kadınlar Hakları Günü’nde yayınlanması planlanan bu belgeselde, aralarında Latife Tekin’in, Adalet Ağaoğlu’nun, İdil Biret’in, Güher-Süher Pekinel kardeşlerin, Suna Kan’ın, İnci Çayırlı’nın, Sertab Erener’in, Zuhal Yorgancıoğlu’nun, Bahar Korçan’ın, Arzu Kaprol’un, Dilek Hanif’in de bulunduğu bazı ünlü isimlerin görev üstlendiği açıklandı.

***

Gelin görün ki, AKP’liler, bu belgesel hakkında gazetecilere bilgi verirken küçük bir ayrıntıyı unuttu:

Meğer AKP’den bir kişi dahi projede isimleri geçen bu başarılı kadınların birçoğunu arama zahmetinde bile bulunmamış…

Aradıklarından ise “Evet” yanıtını almadıkları halde, kabul etmiş gibi gösterip, isimlerini gazetecilere vermişler…

Örneğin yazar Adalet Ağaoğlu, “Böyle bir projeden haberim bile yok. Ne böyle bir davet geldi, ne de ben ‘Evet’ dedim” demiş…

Dünyaca ünlü sanatçılarımız Güher-Süher Pekinel kardeşler ise, haberi gazetelerden öğrendiklerini, kendilerine herhangi bir davette bulunulmadığını ama davet yapılsa bile yanıtlarının kesinlikle “Hayır” olacağını söylemiş…

Yazar Latife Tekin ise, “Teklif geldi, düşüneceğimi söyledim. Ama bu proje, AKP’nin imaj değiştirme çabasının ürünüyse, içinde ben yer almam zaten” diye tepki göstermiş…

***

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü için “göstermelik” de olsa bir belgesel hazırlayacaksınız…

Ama bu belgeselde “kullanmayı” düşündüğünüz kadınlara haber vermeye bile tenezzül etmeyeceksiniz…

İşte; AKP’nin, kadına duyduğu saygının ve verdiği önemin göstergesi…

“Canım, biz isimlerini yazalım hele… Nasıl olsa reddedemezler…”

***

Reddederler, badem bıyıklı beyim:

Çünkü onların hiçbiri, sizin bildiğiniz, “Kol kırılır yen içinde kalır” diyen, ezilmiş kadınlardan değil…

Reddederler, başı açık olsa da beyni kapalı hanımefendi:

Ve size, “reddetmenin kutsallığını, gücünü ve onurunu” öğretirler!

***

Bugün, öyle bir noktadayız ki; kadınlarımız, kadın-erkek eşitliği sıralamasında dünyanın en geri kalmış ülkelerindeki kadınlarla yan yana…

Çünkü özellikle son sekiz yılda sosyal güvenlik ve iş yasalarında yapılan düzenlemelerle, iş yaşamından koparıldılar…

Başbakan her fırsatta, “Üç çocuk yapın” talimatı vererek, kadının yerinin evi olduğunu bilinçaltlarına işledi…

Genç kızlarımızın ve kadınlarımızın sadece “türban kavgası”na odaklanmaları ve hızla kaybettikleri diğer haklarını görmezden gelmeleri sağlandı…

***

Bu partinin kurmayları şimdi kalkmış, “Biz kadına önem veriyoruz” imajı çizmeye çalışıyor… Şimdi bu arkadaşlara sormak istiyorum:

Projenizde “kullanmak” istediğiniz başarılı kadınların neredeyse tamamı, kariyerlerini sizden önce kanıtlamış isimler…

Yani onlar, “altın imza”larını, sizin iktidarınızdan yıllar önce attılar!

Peki; siz… Kendi iktidarınızda, bir tek olsun “altın imzalı kadın” yetiştirebildiniz mi?

Her fırsatta cumhuriyet dönemini “Bizden önce, bizden sonra” diye ayırmayı biliyorsunuz… O zaman yanıt verin:

Bugüne kadar, izinlerine bile başvurma gereği duymadan listenize aldığınız 52 kadına benzer…

Onların kariyerinde…

Onların donanımında…

Ve onların gücünde…

Bir (1) kadın bile yetiştirdiniz mi?

***

Sorunun yanıtını ben vereyim:

Yetiştirmediniz… Çünkü yetiştirmezsiniz!

Onların parıltısından, gücünden ve bilincinden korkarsınız…

Şimdi iktidar olmanın gücüne sığınıp; “Serçe”yi devşirdiğiniz gibi onları da “emrivakiyle devşirebileceğinizi” sanıyorsunuz.

Kusura bakmayın ama… Havanızı alırsınız!

*****

GÜNÜN SORUSU

Atatürk düşmanları yıllardır, onun sesinin “tiz”liğinden yola çıkarak hakaret etmeyi alışkanlık haline getirmişti.

Dün ilk kez yayınlanan ses kayıtlarından anlaşıldı ki; Atatürk’ün gerçek sesi, bilinenin aksine daha tok ve gür…

Sorum o yobazlara:

Ata’nın gerçek sesini duyunca, kulağınız korkudan kafatasınızın içine kaçtı mı?

*****

Kapımızda bekleyen yeni kriz!

Hepimiz, “türban” kavgasına daldık, eşikteki büyük bir krizin farkında bile değiliz…

Krizin adı, “Füze kalkanı…”

ABD, İran’dan fırlatılacak füzelere önlem olarak, Türkiye’ye “füze kalkanı” yerleştirmek istiyor… İran bunu “tehdit” olarak görüyor!

Bizim hükümet ise, son yıllarda iyice yakınlaştığı İran yönetimini kızdırmamak için, bu krizi bugüne kadar ertelemekle yetindi…

Konu iki gün sonra Lizbon’da başlayacak NATO Zirvesi’nde ele alınacak ve her durumda kıyamet kopacak!

Hükümetin bu konuda izleyeceği politika, Türkiye-ABD ve Türkiye-İran ilişkilerinde dönüm noktası olacak…

Yani aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumu…

Ne diyeyim; Allah yardımcımız olsun!

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)