2012 yılı aşırı derecede belirsiz
Çarşamba, Aralık 28, 2011
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2012 yılının, dünya ekonomisi için alışılmadık derecede yüksek düzeyde belirsizlikleri içinde barındıran bir yıl olmaya aday göründüğünü söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, "2012 Yılında Para ve Kur Politikası"nı açıkladı. 2011'in dünya ekonomisi için beklenmeyen gelişmelerle dolu bir yıl olduğunu belirten Başçı, 2012 yılının da, dünya ekonomisi için alışılmadık derecede yüksek düzeyde belirsizlikleri içinde barındıran bir yıl olmaya aday göründüğü vurgulandı. 2011 yılının, para politikası açısından hem esnekliğin hem de belirsizliğin bilinçli olarak artırıldığı bir yıl olduğuna dikkat çeken Başçı, "2012 yılı ise para politikası esnekliğinin devam ettiği ancak aynı zamanda para politikasının öngörülebilirliğinin hızla arttığı bir yıl olacaktır" dedi.
"Önümüzdeki dönemde uygulanacak para politikası hem esnek hem de öngörülebilir olabilir mi" sorusunu yönelten Başçı, bu sorunun yanıtının "hem hayır hem de evet" olarak verilebileceğinin altını çizdi. "Sorunun yanıtı mutlak anlamda net bir 'hayır'dır; bağıl anlamda ise net bir 'evet'tir diyen Başçı şu açıklamalarda bulundu: "Küresel koşullar herhangi bir yönde hızla değiştiğinde para politikası da gereken dengeleyici yöndeki tedbirleri anlaşılabilir bir şekilde hızla alabiliyorsa, bu durum politika esnekliği açısından bir avantajdır; ancak mutlak anlamda politika öngörülebilirliği açısından bir olumsuzluktur. Yani mutlak anlamda para politikası hem esnek hem de öngörülebilir olamaz. Esneklik ve öngörülebilirlik arasındaki bu ikilemi azaltmanın tek yolu her bir olası şoka karşı para politikası kararının ne olacağı hakkında kamuoyunu önceden bilgilendirmektir. Yani bağıl anlamda para politikası hem esnek hem öngörülebilir olabilir."
'İletişim politikası en az uygulanan politikanın kendisi kadar önem taşıyor'
Bu nedenle 2012 yılı boyunca esnek ve öngörülebilir bir para politikası açısından iletişim politikasının en az uygulanan politikanın kendisi kadar önem taşıyacağını dile getiren Başçı, "Bugün sizlerle paylaştığımız 2012 yılı para ve kur politikaları metni daha ziyade olabildiğince yüksek düzeylere çıkardığımız para politikası esnekliğini ortaya koymaktadır. Politikada öngörülebilirlik ise diğer politika metinlerimiz ve iletişim araçlarımız aracılığı ile sağlanmaya devam edilecektir. Bu doğrultuda 2012 yılında iletişim politikamızın etkinliğini artıracak bazı yenilikler getirmeyi planlıyoruz" diye konuştu.
Küresel finans krizi sonrası
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı,küresel finans krizi sonrasında gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının krizin etkilerini sınırlamak amacıyla uyguladıkları parasal genişleme politikalarının birçok gelişmekte olan ülke üzerinde olduğu gibi Türkiye'de de önemli yansımaları olduğunu vurguladı. Bu dönemde kısa vadeli yurt dışı finansman imkanlarının bol ve düşük maliyetli olarak sağlanabilmesi, hızlı kredi genişlemesine ve Türk lirasının giderek değerlenmesine yol açtığını belirten Başçı, bu durumun, 2010 yılının ikinci yarısından itibaren makro finansal risklerin ve dış dengesizliklerin birikmesine neden olduğunu dile getirdi.
'Enflasyondaki yükseliş öngörülenden daha hızlı oldu'
Türk lirasında Ağustos ayından itibaren küresel risk iştahının bozulmasıyla ortaya çıkan aşırı değer kaybı ve yılın son çeyreğinde fiyatı yönetilen ve yönlendirilen ürünlerdeki ayarlamalar nedeniyle, enflasyondaki yükselişin öngörülenden daha hızlı olduğunu dile getiren Başçı, bu durumun orta vadeli enflasyon beklentilerini ve görünümünü etkilemesini engellemek amacıyla, Ekim ayında borç verme faizlerini önemli ölçüde artırarak faiz koridorunu yukarı doğru genişlettiklerini açıkladı. Bu çerçevede, piyasaya yapılan fonlamayı ayarlayarak para piyasasındaki gecelik faiz oranlarının politika faizinden daha yüksekte oluşmasına izin verdiklerini söyleyen Başçı, diğer taraftan, gecelik faiz oranlarındaki artışın likidite koşullarında arzu etmedikleri bir sıkılaşmaya yol açmaması için de zorunlu karşılık oranlarını bir miktar düşürdüklerini aktardı.
'Parasal sıkılaştırmanın oldukça etkili olduğunu görüyoruz'
Ağustos ayından itibaren aldıkları önlemlerin, Avrupa ekonomisindeki belirsizliklere paralel olarak ortaya çıkan dalgalanmaların ekonomi üzerindeki olumsuz yansımalarının azaltılmasına önemli katkıda bulunduğunu dile getiren Başçı şu açıklamalarda bulundu: "Döviz piyasasına yönelik yaptığımız düzenlemeler ve faiz koridoruna ilişkin Ağustos ve Ekim aylarında aldığımız kararlar neticesinde, yansıda da görüldüğü gibi, döviz kurlarındaki oynaklık diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha sınırlı kaldı. Ekim ayından itibaren uygulanan parasal sıkılaştırmanın oldukça etkili olduğunu görmekteyiz. Faiz koridorunu yukarı doğru genişletmemiz ve likidite koşullarını sıkılaştırmamız gecelik piyasada oluşan faizleri önemli ölçüde artırdı. Getiri eğrisi kısa vadelerde daha belirgin olmak üzere tüm vadelerde yukarı kaymış bulunuyor. Ayrıca, yine aynı dönemde kredi faizlerinin de önemli ölçüde yükselmiş olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde kredilerdeki artışın makul oranlarda seyredeceğini ve iç talebin de ılımlı bir seyir izleyeceğini öngörmekteyiz."
'Makro finansal riskleri azaltmak amacıyla uygulanan politikalar sonuç verdi'
Başçı, 2012 yılında enflasyon görünümüne dair değerlendirmelerini de aktardı. 2011 yılında makro finansal riskleri azaltmak amacıyla uyguladıkları politikaların sonuç verdiğini ve ekonomide dengelenme sürecinin başladığını gördüklerini söyleyen Başçı şöyle devam etti: "Bununla birlikte, Ağustos ayından itibaren küresel risk iştahının zayıflaması sonucunda Türk lirasında gözlenen aşırı değer kaybı ve yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda yılın son çeyreğinde yapılan ayarlamalar nedeniyle enflasyon hedefin belirgin olarak üzerine çıktı. Enflasyon beklentilerini kontrol altına almak ve orta vadeli enflasyon risklerini dengelemek amacıyla geçtiğimiz Ekim ayında güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gittik. Bu sıkılaştırmanın enflasyon üzerindeki etkilerini yılın ilk aylarından itibaren görmeye başlayacağız. Ancak, döviz kuru hareketlerinin birikimli etkileri nedeniyle yıllık enflasyon bir müddet daha yüksek seviyelerde seyredecek. Bu yılsonu itibarıyla döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki gelişmelerin enflasyon üzerindeki etkisinin yaklaşık 5 puana ulaşacağını tahmin ediyoruz. Yönetilen ve yönlendirilen fiyat ayarlamalarının etkisini ise aynı dönem için 1.6 puan olarak hesapladık. 2012 yılında bu bahsettiğim etkilerin kademeli olarak ortadan kalkmasıyla beraber enflasyonun yüzde 5 hedefine doğru yaklaşacağını tahmin ediyoruz."
'Para politikasındaki esnek yapının korunması gerekiyor'
Başçı yaptığı sunumunda para politikası araçlarına değindi. Önümüzdeki dönemde fiyat istikrarına odaklanırken finansal istikrarı da gözetmeye devam edeceklerini söyleyen Başçı, mevcut konjonktürde küresel ekonomiye dair belirsizliklerin yüksek seviyelerde seyretmesi ve risk iştahındaki aşırı oynaklık nedeniyle para politikasındaki esnek yapının korunması gerektiğini vurguladı.
Uyguladıkları faiz koridoru sisteminin sermaye akımlarındaki dalgalanmaların döviz kuru ve ekonominin geneli üzerinde yarattığı olumsuz yansımaların yumuşatılmasına katkıda bulunduğunu ifade eden Başçı, "Bu doğrultuda, küresel görünümdeki belirsizlik ve sermaye akımlarındaki oynaklık devam ettiği sürece faiz koridorunu aktif bir politika aracı olarak kullanmaya devam edeceğiz. Diğer bir ifadeyle, likidite miktarını ve gecelik piyasada oluşan faiz oranlarını iktisadi ve finansal gelişmelerin seyrine bağlı olarak gözden geçirmemiz söz konusu olabilecektir. Bunun yanı sıra, bir haftalık repo ihaleleri, zorunlu karşılıklar ve diğer likidite araçlarını da fiyat istikrarı ve finansal istikrara yönelik riskleri dengelemek amacıyla kullanmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'İlk kez 3 yıl üst üste enflasyon hedefi aynı'
Bildiğiniz gibi, enflasyon hedeflerini Hükümet'le birlikte nokta hedef olarak belirlediklerini dile getiren Başçı, daha önceki yıllarda da ifade ettikleri gibi, Türkiye'de son yıllarda yaşanan yapısal dönüşüm, geçmişte uzun yıllar yüksek enflasyonla yaşamanın getirdiği katılıklar, kalite artışından kaynaklanan ölçüm yanlılıkları ve Avrupa Birliği'ne yakınsama süreci gibi nedenlerden dolayı, bu aşamada gelişmiş ülkelere kıyasla görece yüksek bir enflasyon oranının hedeflenmesini uygun bulduklarını açıkladı. Başçı, bu çerçevede, 2012-2013 yılları için olduğu gibi 2014 yılı enflasyon hedefinin de Orta Vadeli Program hazırlık sürecinde Hükümet ile varılan mutabakata paralel olarak yüzde 5 olarak belirlendiğini anımsattı. Başçı, ilk kez 3 yıl süresince enflasyon hedefinin sabit olacağını söyledi.
'Ocak ayının sonunda hükümete bir açık mektup göndereceğiz'
Başçı, hesap verme yükümlülüğünün bir unsuru olan belirsizlik aralığının, önceki yıllarda olduğu gibi, önümüzdeki dönemde de her iki yönde 2 puan olarak korunacağını belirten Başçı, "Enflasyonun yıl içinde üçer aylık dönemlerin sonu itibarıyla yıl sonu hedefinden 2 yüzdelik puandan fazla farklılaşması durumunda, bu sapmaya nelerin yol açtığını ve hedefe ulaşabilmek için almış olduğumuz ve alınması gereken önlemleri Enflasyon Raporu aracılığıyla kamuoyuna açıklayacağız. Gerçekleşen enflasyonun yıl sonunda belirsizlik aralığının dışında kalması durumunda ise Hükümet'e açık mektup yazacağız. Bu çerçevede, 2011 yılı enflasyonunun hedefin belirgin olarak üzerinde gerçekleşecek olması nedeniyle önümüzdeki Ocak ayının sonunda Hükümete bir açık mektup göndereceğiz" diye konuştu.
Enflasyon raporlarının ikisi İstanbul'da açıklanacak
Başçı, iletişim araçları ve karar alma süreçleri hakkında da bilgi verdi. Para politikasının temel iletişim araçları olarak Enflasyon Raporunu ve Para Politikası Kurulu duyurularını kullanmayı sürdüreceklerini söyleyen Başçı, Para Politikası Kurulu'nun aylık olarak toplanmaya devam edeceğini bildirdi. Başçı şu açıklamalarda bulundu: "Toplantının hemen ardından para politikası kararı ve kısa gerekçesi, geçtiğimiz yıl olduğu gibi saat 14.00'te Merkez Bankası'nın internet sitesinde açıklanacak. Kurul'un ayrıntılı değerlendirmelerini içeren toplantı özetini ise toplantıyı takip eden 5 iş günü içinde İngilizce çevirisiyle aynı anda internet sayfamızda yayımlayacağız. Enflasyon Raporu yılda dört defa yayımlanmaya devam edecek. Kamuoyu ile iletişimimizin daha etkili şekilde yapılabilmesi amacıyla, Raporun tanıtımını yılda iki defa Ankara'da, iki defa da İstanbul'da basın toplantılarıyla yapacağız. Bunun yanı sıra, yılda iki kez yayımladığımız Finansal İstikrar Raporu, para ve kur politikası çerçevesine ilişkin kamuoyuyla paylaştığımız duyurular, Banka'nın faaliyetleri ve para politikası uygulamaları hakkında Bakanlar Kurulu ile TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na yılda ikişer defa yaptığımız sunumlar, her ay enflasyon verilerinin açıklanmasını takip eden iş günü içinde yayımladığımız "Aylık Fiyat Gelişmeleri" raporu, banka ekonomistleriyle yaptığımız toplantılar, yurt içi ve yurt dışı toplantılarda yaptığımız sunum ve konuşmalar ile diğer basın duyuruları da önceki yıllarda olduğu gibi 2012'de de kamuoyunun bilgilendirilmesinde önemli rol oynayacak. Yayımladığımız çalışma tebliğleri, kitapçıklar, ekonomi notları ve düzenlediğimiz konferanslar da iletişim politikasının önemli unsurları olmaya devam edecek."
'Kur hedefimiz yok'
Başçı, 2012 yılında da enflasyon hedeflemesinin yanı sıra dalgalı döviz kuru rejimi uygulamasına devam edeceklerini söyledi. Başçı, "Uyguladığımız bu kur rejiminde döviz kurunu bir politika aracı olarak kullanmadığımız gibi, nominal ya da reel herhangi bir kur hedefimiz de bulunmuyor" dedi.
'Güçlü döviz rezervi pozisyonu, olumsuz etkilerin giderilmesine katkı sağlıyor'
Dalgalı kur rejimi uyguluyor olsalar da Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde güçlü döviz rezerv pozisyonuna sahip olmanın, karşılaşılabilecek iç ve dış şokların olumsuz etkilerinin giderilmesine ve Türkiye'ye duyulan güvenin artırılmasına büyük katkı sağladığını dile getiren Başçı, bu nedenle, döviz arzının, döviz talebine kıyasla arttığı dönemlerde rezerv biriktirmek amacıyla döviz alım ihaleleri düzenlediklerinin altını çizdi. 2011 yılı içinde küresel piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle döviz piyasasına ilişkin aldıkları kararları sıkça gözden geçirmek durumunda kaldıklarını söyleyen Başçı, "Geçtiğimiz Temmuz ayında gerçekleştirilen Avrupa Birliği liderler zirvesinde alınan önemli kararların uygulanmasını ve piyasalara yansımasını yakından izleyeceğimizi belirterek, 25 Temmuz 2011 tarihinde döviz alım ihalelerini durdurduk. 4 Ağustos 2011 tarihinde yaptığımız Para Politikası Kurulu ara toplantısında, bazı Avrupa ülkelerindeki kamu borcu sorununa ve küresel büyümeye ilişkin endişelerin giderek güçlendiğini ve Temmuz ayındaki Kurul toplantısında işaret etmiş olduğumuz risklerin belirginleştiğini belirtmiştik. Para Politikası Kurulu olarak, gelişmelerin yakından izlenmesi ve gerek duyulması halinde uygun görülecek araç ve yöntemlerle piyasaya döviz likiditesi sağlanması konusunda mutabık kalmıştık" şeklinde konuştu.
Eximbank kredileri
Başçı, döviz piyasasının sağlıklı çalışması ve döviz likiditesinin desteklenmesi amacıyla 4 Ağustos'tan sonraki dönemde aldıkları bazı önlemlere de değindi. Küresel krizin reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla ihracat reeskont kredileri uygulamasına yönelik olarak yeni düzenlemeler yaparak kredilerin limitini, 2.5 milyar doları Eximbank'a tahsis edilmek üzere, 3 milyar dolara yükselttiklerini belirten Başçı, reeskont kredilerinin Türk lirası kullandırılması ve geri dönüşlerinin döviz cinsinden yapılması nedeniyle Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini desteklediğini vurguladı. Başçı, kredilerin bu niteliğini ve artan kullanım talebini dikkate alarak söz konusu kredilerin mevcut limitini 2012 yılının ilk üç aylık döneminde (4 milyar dolar Eximbank aracılığı ile olmak üzere) 4.5 milyar dolara çıkarmalarının söz konusu olabileceğini söyledi.
Başçı, döviz piyasasının sağlıklı çalışması ve döviz likiditesinin desteklenmesi amacıyla aldıkları bazı önlemleri şöyle sıraladı:
-5 Ağustos 2011 tarihinden itibaren gerekli olan günlerde döviz satım ihaleleri yoluyla piyasaya döviz likiditesi sağlamaya başladık.
-9 Ağustos 2011 tarihinden geçerli olmak üzere Döviz ve Efektif Piyasaları döviz depo piyasasında Merkez Bankası taraflı işlemlerde borç verme faiz oranını ABD doları için yüzde 5.5'ten yüzde 4.5'e, euro için yüzde 6.5'ten yüzde 5.5'e düşürdük.
-Bankalararası döviz piyasasında döviz likiditesinin akışkanlığının artırılmasına katkıda bulunmak amacıyla, uluslararası piyasalarda artan belirsizliklerin ortadan kalkmasına kadar, Merkez Bankası'nın Döviz ve Efektif Piyasaları döviz depo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine 10 Kasım 2011 tarihinden itibaren yeniden başladık.
'Döviz satış miktarını sınırlı tutmaya devam edeceğiz'
Başçı, Merkez Bankası'nın 2002 yılından itibaren toplam 76.2 milyar dolar net döviz alımı gerçekleştirdiğini açıkladı. Bu dönemde Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin de 73.3 milyar dolar artış göstererek 93.2 milyar dolara ulaştığını belirten Başçı şu açıklamalarda bulundu: "Geçmişte olduğu gibi 2012 yılında da döviz piyasasının sağlıklı çalışması ve döviz likiditesinin desteklenmesi amacıyla, döviz arz ve talep gelişmelerini yakından takip ederek gerekli önlemleri imkanlar ölçüsünde ve basiretli bir şekilde almaya devam edeceğiz. Önümüzdeki yılda da 4 Ağustos'ta aldığımız kararlar çerçevesinde küresel risk iştahına yön veren gelişmeleri yakından izleyerek gerek duyulması halinde uygun görülecek araç ve yöntemlerle piyasaya döviz likiditesi sağlamayı sürdüreceğiz. Bu çerçevede, gerektiği günlerde döviz satım ihaleleri düzenlemeye devam edeceğiz. Bu noktada, son dönemlerde piyasanın döviz ihtiyacının azalması nedeniyle önümüzdeki günlerde döviz satım tutarlarını daha düşük düzeylerde gerçekleştirmeyi öngördüğümüzü de ifade etmek isterim. Nitekim, döviz satım ihalelerine ilişkin yayımladığımız basın duyurusuyla da istisnai durumlar haricinde satış miktarını sınırlı düzeyde tutacağımızı, ancak gerekli görülen günlerde açacağımız döviz satım ihalelerinde o gün için açıklanan azami satış miktarını yüksek belirlemeye devam edebileceğimizi açıklamıştık. Açılacak günlük döviz ihaleleri ile takip eden iki günde satılabilecek en yüksek tutarlar ve istisnai durumlar haricinde satımı yapılacak tutar, öngörülebilirliğin artırılmasına katkıda bulunmak amacıyla Para Politikası Kurulu toplantılarının ardından güncellenecektir."
'Döviz depolarının vadesi kademeli olarak 3 aya kadar artırabilecek'
Başçı, küresel koşullardaki gelişmelere paralel olarak bankacılık sistemimizin ihtiyaç duyabileceği döviz likiditesinin sağlanabilmesine destek olmak üzere, 2 Ocak 2012 tarihinden itibaren bankaların Döviz ve Efektif Piyasaları Döviz Depo Piyasası'nda kendilerine tanınan borçlanma limitleri çerçevesinde Merkez Bankası'ndan alabilecekleri döviz depolarının vadesini 1 haftadan 1 aya yükselttiklerini dile getirdi. Başçı, önümüzdeki dönemde, küresel kredi piyasalarında derinleşebilecek sorunların bankacılık sisteminin döviz likiditesi üzerinde doğurabileceği olumsuz etkileri hafifletmek amacıyla, döviz depo piyasasında kendilerine tanınan borçlanma limitleri çerçevesinde Merkez Bankası'ndan alabilecekleri döviz depolarının vadesini kademeli olarak 3 aya kadar artırabileceklerini vurguladı.
Döviz kurlarındaki gelişmeleri her zaman olduğu gibi yakından izlemeye devam edeceklerini söyleyen Başçı, piyasa derinliğinin kaybolmasına bağlı olarak spekülatif davranışlar sonucunda kurlarda sağlıksız fiyat oluşumları tespit edilmesi halinde piyasaya alım ya da satım yönünde doğrudan müdahale edebileceklerini vurguladı.
'Bankacılık sistemine 14 milyar lira kalıcı likidite sağladık'
Başçı, para politikası aracı olarak bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yanı sıra zorunlu karşılık uygulamaları ve likidite yönetimi stratejisini de para politikasının etkinliğini ve esnekliğini artırabilmek amacıyla aktif olarak kullanıma soktuklarını söyledi. Başçı, Zorunlu karşılıklara ilişkin düzenlemeleri ve likidite yönetiminin operasyonel çerçevesini 2010 yılının son çeyreğinden bu yana para politikasının destekleyici araçları olarak etkin şekilde kullandıklarını vurguladı.
Ağustos ayından itibaren Türk lirası zorunlu karşılık oranlarında yaptıkları indirimlerle bankacılık sistemine yaklaşık 14 milyar TL kalıcı likidite sağladıklarını belirten Başçı şu değerlendirmelerde bulundu: "Ayrıca, Türk lirası yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların dolar, euro ve altın cinsinden tutulabilmesi imkânının bankalarca çok büyük ölçüde kullanılması ile bankacılık sisteminin likidite ihtiyacı 23 Aralık 2011 itibarıyla yaklaşık 24 milyar TL azalmış bulunuyor. 2012 yılında piyasadaki likidite koşullarını etkileyecek en önemli faktörler; para tabanı değişimi, Hazine'nin TL cinsi DİBS itfa-ihraç farkı ve Merkez Bankası'nın piyasa ile gerçekleştireceği TL karşılığı döviz alış ve satış işlemlerinin miktarı olacaktır. Küresel piyasaların görünümünün ve risk iştahının çok hızlı değişebilmesi nedeniyle Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında büyük dalgalanmalar olabildiğini geçmişte de tecrübe ettik. Bu nedenle, Merkez Bankası'nın piyasayla gerçekleştireceği TL karşılığı döviz alım ve satım işlemlerinin miktarına ilişkin belirsizlikler, 2012 yılı için likidite koşullarına dair net bir öngörüde bulunmamızı zorlaştırıyor. Merkez Bankası'nın 2012 yılı boyunca düzenli döviz alım veya satım ihalesi yapmaması halinde piyasadaki likidite açığının yönetilebilir düzeylerde seyretmeye devam edeceğini öngörüyoruz."
'Aşırı likidite sıkışıklığı halinde DİBS alım seçeneği saklı'
Başçı, Merkez Bankası'nın, her türlü likidite durumu olasılığını dikkate alarak, İMKB Repo-Ters Repo Pazarı'ndaki faiz oranlarını kontrol edebilmesi, likidite yönetimi araç çeşitliliğini ve operasyonel esnekliğini koruyabilmesi için teknik nedenlerle açık piyasa işlemleri portföyünde yeterli miktarda DİBS bulundurmasının gerekli olduğunu vurguladı.
Başçı, konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "2010 yılında oluşturduğumuz, 2011 yılında vadesi gelen kısmını yenilediğimiz Merkez Bankası açık piyasa işlemleri portföyü kıymetlerinin toplam nominal 4.3 milyar TL'lik kısmının vadesi 2012 yılında gelecek. Bahsettiğim DİBS'lerin vadesi gelecek olanlarını 2012 yılında uygun görülen aylarda aylık DİBS alım ihale programları ile yenilemeyi planlıyoruz. Bu işlemler dışında DİBS alımı yapmayı planlamıyoruz. Ancak elbette aşırı düzeyde likidite sıkışıklığı koşullarının yaşanması halinde ilave DİBS alımı seçeneğimizi saklı tutuyoruz."
'Bir hafta vadeli repo ihalelerine devam edeceğiz'
Başçı konuşmasında 2012 yılı likidite yönetimi operasyonel çerçevesine de değindi.
Merkez Bankası bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası'nda gecelik vadede borçlanma ve borç verme faiz oranlarını ilan etmeye devam ederken Geç Likidite Penceresi imkanını da sürdüreceklerini açıkladı. Bir hafta vadeli repo ihalelerine piyasada likidite ihtiyacı olduğu sürece devam edeceklerini vurgulayan Başçı, bununla birlikte 2011 yılında aktif olarak kullandıkları faiz koridoru uygulamasını 2012 yılında da aktif olarak kullanacaklarını söyleyerek, konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu: "Bu çerçevede bir hafta vadeli repo ihalesi ile yapacağımız Türk lirası fonlama miktarını gerekli gördüğümüzde aşağı veya yukarı yönlü ayarlayabiliriz. Bir hafta vadeli repo ihalelerini, tespit edeceğimiz faiz oranından miktar ihalesi yöntemine göre gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Mevcut uygulamada olduğu gibi, her bir kuruluşun ihalelere verebileceği toplam teklif tutarını, ilan edilen ihale tutarının en fazla yüzde 20'si ile sınırlandıracağız. Bankaların likidite yönetimlerini kolaylaştırmak ve toplam fonlama maliyetlerini öngörebilmelerine yardımcı olmak amacıyla, halen uygulanmakta olduğu gibi, bir hafta vadeli repo ihalesi ile sağlamayı planladığımız asgari fonlama miktarı hakkında kamuoyunu düzenli olarak bilgilendireceğiz. Ayrıca bir hafta vadeli repo ihalelerine ek olarak, küresel ekonomik gelişmeleri dengelemek ve likiditenin daha etkin dağılmasına katkıda bulunmak amacı ile her hafta Cuma günü bir ay vadeli repo ihalesi düzenleyeceğiz. Bir ay vadeli repo ihaleleri geleneksel yöntemle gerçekleştirilecek olup, bankaların ihalelere gönderebilecekleri toplam teklif miktarı ilan edilen ihale miktarı ile sınırlı olacak. Ayrıca, aylık vadede yapmayı planladığımız azami toplam fonlama miktarı ile her bir ihale için ilan edilecek ihale miktarının üst sınırına ilişkin kamuoyunu düzenli olarak bilgilendireceğiz. Küresel koşulların gerektirmesi halinde bir ay olan fonlama vadesini üç aya kadar uzatabiliriz. Gün içinde likiditenin öngörülemeyen nedenlerle aşırı şekilde azalması ve bu durumun para piyasası faiz oranları üzerinde aşırı baskı yaratması halinde, gerek görülürse, saat 11.00'de gerçekleştirdiğimiz olağan repo ihalesine ilave olarak daha sonra geleneksel ihale yöntemiyle bir hafta vadeli 'Gün İçi Repo İhalesi' de açabiliriz."
'Zorunlu karşılıkları 2012'de de kullanmaya devam edeceğiz'
Zorunlu karşılıkları, küresel konjonktürde yaşanan hızlı değişimlerin devam etmesi halinde 2012 yılında da kullanmaya devam edeceklerini açıklayan Başçı, "Ayrıca küresel ekonomideki sorunların derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın belirginleşmesi halinde zorunlu karşılıklar genişletici yönde kullanılabileceği gibi, sermaye akımlarının tekrar hızlanması halinde zorunlu karşılık uygulamasında sıkılaştırıcı düzenlemeler yapılabilecektir. Son küresel ekonomik krizden çıkarılan en önemli ders finansal sistemin yüksek kaldıraçla çalışmasının orta ve uzun vadede ekonomik tahribata yol açabileceğidir. Yüksek kaldıraçla çalışmaktan kaynaklanabilecek risklerin ortaya çıkmadan önlenebilmesi için mevcut duruma kıyasla kaldıraç oranlarını aşırı düzeylere çıkaran bankalara ek zorunlu karşılık uygulanması söz konusu olabilecektir. 2012 yılında uygulayacağımız para ve kur politikası hakkında sizlerle paylaşmayı istediğim konuları böylelikle tamamlarken katılımınız ve ilginiz için teşekkür ederim" dedi.
Yunanistan'ın durumu
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başçı bir gazetecinin Avrupa piyasalarındaki krize Banka'nın nasıl baktığını sorması üzerine, iki çözüm senaryosundan bahsetti. Başçı Ağustos ayında Avrupa'da yapılan liderler zirvesinde Yunanistan'ın durumunun görüşüldüğünü, kendisinin de burada iki senaryodan bahsettiğini ifade ederek, "Orada ben iki senaryodan bahsetmiştim. Birincisi erken çözüm senaryosu, diğeri geç çözüm senaryosu. Bu arada çözüm olmaması mümkün değil, mutlaka çözümün olması gerekiyor. Dolayısıyla ya erken olacak ya geç olacak. Aradan geçen aylar sonucunda henüz çözüm tam olarak sağlanamadı. Dolayısıyla geç çözüm senaryosu şuanda net bir şekilde gündemde" dedi.
Avrupa'daki krizin arzu edilmeyen bulaşma etkilerinin bulunduğunu söyleyen Başçı, şuanda İtalya ve diğer bazı ülkeler içinde aynı senaryoların konuşulduğunu dile getirdi. Merkez Bankası ihalelerinde bir aylık faizlerin nerede oluşacağının sorulması üzerine ise Başçı, miktar ihalesi ve geleneksel ihale olmak üzere iki ihale usulü bulunduğunu ifade ederek, miktar ihalesinde 5.75'ten gelen teklifleri aldıklarını dile getirdi. Geleneksel ihale usulünde ise hem miktar hem de fiyat tekliflerinin toplandığını ve geleneksel bir şekilde likiditenin dağıtıldığını söyleyen Başçı, piyasa şartları nerede oluşursa, bir aylık faizin de orada oluşacağını belirtti. Başçı, "'Bir aylık faiz 5.75'in oldukça üzerinde oluşacak, cuma günü yaptığımız zaman onu göreceksiniz" diye konuştu. Başçı, iletişim politikası çerçevesinde yarın İstanbul Sanayi Odası'nda biraz daha para politikası ve faiz koridor uygulaması hakkında konuşabileceğini söyledi.
'Tebdirler bankalara maliyet getirmeyecek'
Başçı bir soru üzerine, bankalarla ilgili son açıklanan tedbirin tamamen önleyici bir tedbir olduğunu ve hiçbir bankaya maliyet getirmeyeceğini söyledi. Başçı, 2019 yılında Basel 3 kaldıraç oranlarının devreye gireceğini, fakat şu anda Türk bankalarının hepsinin Basel 3 kaldıraç oranlarıyla uyumlu olduğunu ve hiçbir sıkıntının bulunmadığını ifade ederek, "Biz şunu şimdiden yapalım diyoruz; bu kaldıraç oranlarının durumu gayet iyi, iyi kalmaya devam etsin. 2019 yılına kadar bu şekilde gayet sağlıklı düzeylerde kalmaya devam etsin. Onun caydırıcı yanı var. Yani marjinal, aşırı uçlara bir banka giderse ki şu anda gitmiyor, o zaman onlara şimdiden söyleyelim ki o şekilde aşırı borçlanma, aşırı kaldıraç davranışına hiç kimse girmesin. Bu uzun vadeli bir tedbir. Onun detayları çalışılacak" diye konuştu.
'Dövize yurtdışından talep yok'
Başçı, döviz piyasalarıyla ilgili sorular üzerine ise, şu anda piyasanın döviz talebinin oldukça azalmış durumda olduğunu, döviz talebinin ağırlıklı olarak yurt içinden kaynaklandığını, bunun bir kısmıyla cari açığın finanse edildiğini, bir kısmının da kurumsal talep olarak yine yurt içinden geldiğini söyledi. Başçı, yurt dışından çok fazla döviz talebi olmadığına vurgu yaptı. O yüzden ortalama döviz satım miktarını kademeli bir şekilde aşağı çektiklerini, ama tam da sıfırlamadıklarını söyleyen Başçı, "Orada pencereyi açık tutuyoruz ki beklenmeyen, anormal bir gelişme olursa, hızlı bir şekilde orada döviz talebine cevap verelim, eğer ihtiyaç görürsek. Öyle esnek bir sisteme geçtik. Orada da ayda bir defa bunları gözden geçirebileceğimiz için daha öngörülebilir bir sistem olmuş oluyor" dedi.
'Yüzde 5 hedefinin ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz'
Başçı enflasyon tahminlerine ilişkin bir soru üzerine ise, enflasyon hedefinin önümüzdeki üç yıl için arkaya yüzde 5 olarak belirlendiğini ifade ederek, "Burada revizyon ihtiyacı görmüyoruz. 5 hedefinin ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz. Ben burada Başkanlığı devraldığımda bir ifadem olmuştu. 'Şuan itibariyle Türkiye'de enflasyon İngiltere'den bile daha düşük' yüzde 4'lü rakamları görmüştük hatırlarsanız. Bu önceki Başkanımız Durmuş Bey'in bir başarısıdır. Arka arkaya iki yıl üç yıl hedefin oldukça üzerinde enflasyon olduktan sonra sıkı para politikaları ve maliye politikasının da desteğiyle enflasyon gerçekten düştü ve 4'lü rakamların yapılabilir olduğunu herkes gördü. Bu yapılabilir" dedi.
Bu yıl ise Türkiye ekonomisinin yumuşak inişinin bedelini enflasyondaki 4 puan ilave artış olarak ödediklerini söyleyen Başçı şunları kaydetti: "Bu döviz kuru etkisidir. Döviz kurundan gelen etki 4 puandır. Bu bir seferliktir ve geçicidir. Yeter ki Türk Lirası sürekli değer kaybetmesin ki öyle bir senaryo kesinlikle söz konusu olmayacaktır. 2012 yılında trend şeklinde sürekli bir değer kaybı görmeyeceğiz. Bunun çeşitli nedenleri var. Dolayısıyla geçici olan bu etki 2012 yılında tamamen ortadan kalkacak, 4 puan. Yaklaşık 1 puanlık kısmı ithalat fiyatları emtia fiyatları, petrol vb. emtianın etkisi olarak hesaplanıyor. Onun geçici olup olmadığını göreceğiz. Orada da farklı senaryolar olabilir. Kalan kısmı da başta tütün olmak üzere temel cari açığa karşı yapılan vergisel tedbirler. 1.5 puan kadar bir katkı yaptı. Bunun da tütünle olan kısmının 2012 yılında olmayacağını hükümet şimdiden ilan etti. 2013 yılının başından itibaren ikinci kısmı tütün zammının uygulanacağı için o da görünmeyecek. Bunlar dışsal faktörler."
'Yılsonunda enflasyon yüksek olacak'
Yılsonunda enflasyonun yüksek olacağını söyleyen Başçı, enflasyonun çift haneye çıkma riski bulunduğunu ifade etti. Başçı, "Fakat şunu söyleyebiliriz, çekirdek enflasyon göstergelerinde yıllık enflasyon çok büyük ihtimalle Ocak ayında tepe noktayı görmüş olacak ve hatta çok hafif şekilde düşüşe başlayabilir çekirdek enflasyon yıllık bazda. Enflasyonun kendisinin de tepe noktayı görmüş olmasına çalışacağız. En yüksek noktanın Aralık sonu enflasyonu olduğunu sağlamaya çalışacağız. Bir iki ay daha belki yüksek kalabilir. Ama Mayıs ayında tek haneye düşeceği çok rahat görülüyor. Daha sonra dalgalı bir seyir. Son çeyrekte de Ekim, Kasım, Aralık ayında da çok hızlı düşüş şeklinde olacak. 'Cari açıkla ilgili hep yılın son çeyreğinde düşüş başlar o zamana kadar rakamlar büyüyerek gider' diye söylemiştik. Ekim, Kasım, Aralık aylarında cari açıkta bir düşüş başladı. Aynı şekilde enflasyonda da gelecek yılın son 3 ayında keskin bir düşüş gözlenecek" dedi.
ANKA
Tags