Türkiye’ye yaptırım
Çarşamba, Aralık 28, 2011
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Toronto’daki G-20 Zirvesi sırasında ABD Başkanı Barrack Obama ile başbaşa görüşmüş ve ardından Suriye’ye yaptırım kararını açıklamıştı. Tarih 27 Haziran’dı ve BM’nin Suriye konusunda henüz bir yaptırım kararı yoktu.
Suriye’ye yaptırım
Suriye’ye yaptırım kararının aslında Türkiye’ye yaptırıma dönüşeceğini daha ilk günden belirtmiştik.
Zira arkamızda Irak’a ambargo kararı duruyordu ve Türkiye’nin toplam zararı 100 milyar dolardan daha fazlaydı.
AKP’nin eski Dış Ticaret Bakanı Kürşat Tüzmen bile, zararı 83 milyar dolar olarak açıklamıştı.
Nitekim Suriye’ye yaptırım kararının da başta Gaziantep olmak üzere bölge ekonomimizi önemli oranda gerilettiği Sanayi ve Ticaret odalarının raporlarında görülüyor.
AKP’ye destek veren kesimleri de vuran Suriye’ye yaptırım konusu, AKP’nin zorunluluğuydu. Zira Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi, AKP’ye destek veren orta sınıfların itirazlarına rağmen yaptırımı uygulamakta ısrarcıydı. Çünkü ellerini bağlayan Washington’la anlaşmalar vardı.
Üstelik ABD güvence de vermişti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na “B Planı” diye sunulan çözüme göre, Suriye yolu yerine Irak yolu kullanılabilecekti. Böylece diğer ortadoğu ülkeleriyle ticari ilişki sürecekti.
Ancak Irak’taki taşeronlarına bile artık güvence veremeyen ABD’nin Türkiye’ye sözü, son askerinin de Irak’tan ayrılmasıyla birlikte buharlaştı.
Bağdat’tan Şam’a tam destek
Irak, Ürdün’den gelen TIR’ların Türkiye’ye geçişine vize vermedi.
Ekonomi Bakanlığı’nın, Ortadoğu’ya mal taşıyan TIR’ları Habur kapısından Musul ve Zaho’ya, oradan da Ürdün’e yönlendirme planı, Bağdat’ın kararına takıldı.
Bağdat Amman’ın “Türkiye’ye giden kamyonlarımız Suriye yerine Irak üzerinden geçsin” talebine olumsuz yanıt vedi.
Bağdat yönetiminin kararının gerekçesi de oldukça anlamlı: Bağdat, Irak’ın Suriye’ye alternatif olarak kullanılmasının, Suriye halkını olumsuz yönde etkileyeceğini belirtiyor.Zira günde 300 Ürdün kamyonu Suriye üzerinden Türkiye ve Avrupa pazarına yük taşıyor.
Türkiye de körfez ülkelerine Suriye üzerinden iki milyar dolarlık ihracat yapıyor.
Nuri El Maliki yönetiminin bu kararıyla birlikte Davutoğlu‘nun karayolu taşımacılığında Suriye’yi devre dışı bırakma planı çuvallamış oldu.
Ama daha önemlisi, AKP’nin ABD’ye bağımlı politikasının asıl kurbanı, Türk ekonomisi oldu!
AKP, Yeni-Osmanlıcı değil!
Irak’ın Suriye halkının çıkarlarını düşünerek Davutoğlu’nun B planına geçit vermemesi çok önemli. Maliki yönetimi hem Irak’ın birliği için hem de bölge birliği için olumlu adımlar atıyor.
Yeni-Osmanlıcı denilen AKP hükümeti ise bölge birliğine kama sokuyor. Suriye’de Alevi-Sünni ayrımına, Irak’ta Arap-Kürt ayrımına, Araplar arasındaki Şii-Sünni ayrımına oynuyor. Üstelik bunu Batı’nın bir aracı olarak, Batı’yla birlikte yapıyor.
AKP’nin bölge halklarına yönelik bu tutumu, AKP’nin Yeni-Osmanlıcı olmadığını, sadece ABD’nin taşeronu olduğunu ortaya koymaktadır.
Zira Osmanlı, bölge halklarının birbirleriyle çatışmasını değil, imparatorluk içinde birarada yaşamasını sağlamıştı.
Türkiye eğer bölgede liderlik yapacaksa, bütün halkları birleştiren, aralarındaki sorunları barışçı yöntemlerle çözme yolunu açan bir politika izlemelidir. Tabii bunun AKP ile mümkün olmadığı da ortadadır. Çünkü AKP dış politikayı “küresel oyuncunun” politikasına uyurlamayı ilke edinmiştir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık
Tags