Necdet Sevinç, “Arşiv Belgeleriyle Tehcir, Ermeni İddiaları ve Gerçekler” adlı kitabında “Malta Mahkemesi” başlığı altında konuyu incelemiştir. Özetleyerek veriyorum:
Birinci dünya savaşı sonunda İstanbul’u işgal eden İngilizler, savaş suçlusu olarak kabul ettikleri İttihat ve Terakki Partisi’ne mensup asker ve sivil Türk Milliyetçileriyle, İttihat Terakki hükümetleri döneminde üst düzey devlet memuru olarak görev yapmış bürokratları toplayıp, Bekirağa bölüğü denen hapishaneye atar. Amaç, Türk İstiklâl Hareketini lidersiz bırakmaktır. Fakat gerekçe başka türlü açıklanır: Ermeni kırımının hesabını sormak!
İngilizler, Fransızlar ve Amerikalılar ayrı ayrı listeler hazırlarlar. Savaş sırasında ve hatta savaştan önce hangi Türk yetkilisi bu devletlerin çıkarlarına aykırı hareket ettiyse, bir bahane ile içeri atılır.
***
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, 31 Ocak 19191’da, İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na şöyle bir telgraf çeker: “Tutuklanmaları için, Dahiliye Nazırı’na yeni bazı isimler vermeyi tasarlıyorum.”
Amiral Calthorpe “un 31 Mart 1919 tarihli telgrafı ise şudur: ” Yeni hükümet takdir edilecek bir enerji ile yeni tutuklamalar yapmaya başladı. Dün 20’nin üstünde tutuklama oldu. Aralarında eski Sadrazam Sait Halim ve vekiller de var. Fransızların listesindekilerin çoğu tutuklandı. “
Valilerden, kaymakamlardan, mebuslardan ve çeşitli rütbeli askerlerden, gazetecilerden oluşan yeni listelerle Ermeni kırımından dolayı suçlanan Türk sayısı 240’a kadar çıkarılır.
Tutuklu listesi, özellikle Ermeni tehcirinin yapıldığı illerin asker ve sivil yetkilileriyle, Bakanlar Kurulu üyelerini ihtiva etmektedir.
İşgal kuvvetleri bu adamları mahkum etmek için birer de Ermeni şahit ayarlamıştır. Bunların bir kısmına verilen cezalar infaz edilir.
Ermeni kırımıyla suçlanan 144 sanık esir muamelesine tabi tutularak Malta Adası’na götürülür. Bu arada İngilizler, işgal altındaki İstanbul’da Osmanlı arşivlerini didik didik eder. Hatta hâlâ İttihatçılardan intikam alma peşindeki Damat Ferit’in adamları da onlara yardımcı olur. Fakat dünyayı ayağa kaldıran iddialara mesnet teşkil edecek bir tek belge bulamaz.
***
İngilizler ellerindeki bütün belgelerin Ermeni Patrikhanesi’nin kendilerine sunduğu asılsız raporlardan, hizmetlerine aldıkları Ermenilerin yalanlarından ve başta Sabah olmak üzere azınlık gazetelerinin iftiralarından ibaret olduğunu anlayınca telaşa kapılır. İngiliz Hariciyesi Malta’da bulunan, yani Ermenileri katletmekle suçlanan Türklerin isimlerini Washington’a bildirir. Lord Gurzon, İngiltere’nin Washington Büyükelçisi Sir A.Geddes’e bir telgraf çekerek ABD Hükümeti’nin elinde kovuşturmaya yarayacak deliller bulunup bulunmadığının öğrenilmesini ister.
Gurzon’un 31 Mart 1921 tarihli telgrafına büyükelçi Geddes 31 Temmuz’da şu cevabı verir:
” Ermeni kırımından dolayı yargılanmak üzere Malta’da tutuklu bulunan Türklerle ilgili, ABD konsoloslarının raporlarında delil olarak kullanılabilecek hiç bir şey yoktur.
Sonunda İngilizler Malta’da tutuklu bulunan Türkler’i yargılayamayacaklarını anlar. İddianame bile yazılamaz. Jaeshke, bu durumu şöyle özetler: “Bir dağın doğumu beklenirken, gülünç bir fare doğdu; Horatius’un bu mısrası Türk Harp suçlularının takibi için yazılabilir.”
***
Bu cevap, Ermeni iddialarının çöküşü demektir. Onların aleti haline gelenler, bütün dünyanın önünde mahçup olurlar.
Ermeni meselesini incelemek üzere görevli olarak Türkiye’ye gönderilen Amerikalı General Harbord araştırmalarının sonucunu şu ifadelerle açıklar:
“Herhalde hiçbir araştırma grubu bu işe bizim gibi başlamamıştır. Yola çıkarken gerçekten bir Ermenistan ve katliamlar göreceğimizi sanmıştık.”
Bugün aynı iddiaların yeniden pişirilmesinin çeşitli sebepleri vardır ama Türkiye’de Ermeni iddialarına hizmet edecek yardımcı kuvvetler buldukları kesindir.
Arslan Bulut
Yeniçağ