Katiller Dışarda, Milletvekilleri İçerde, Devlet Vatandaşın Yatak Odasında!


Cinayet işledikleri mahkeme kararıyla sabit olan katiller salıverildi; dışardalar…

Sekiz milletvekili, sayısız asker, rektörler, öğretim üyeleri, politikacılar, gazeteciler, yazarlar mahkûm olmadan, tutuklu olarak yargılanıyorlar; hapisteler!

Kamuoyu vicdanı ayakta; protestolar tavan yaptı…

Devlet nerede?

Vatandaşın yatak odasında:

Kim doğum kontrolü yapıyor, nasıl yapıyor, kim ne kadar çocuk yapacak, nasıl doğuracak, onunla meşgul!

İşte totaliter devlet böyle bir şey:

Sadece kamu yaşamını baskı altına almakla yetinmiyor…

İnsanların özel yaşamına, mahremiyetine, yatak odalarına kadar giriyor, oralara da karışıyor!

Öte yandan, şeffaflıktan gittikçe uzaklaşan bu devlet için medyada “Türkiye, Sovyetler Birliği’ni de geçti, Kuzey Kore gibi oluyor” yorumları işitilmeye başlandı.

***

Sistematik uygulamalarla, zorla yatak odalarına giren totaliter devletin maskesi iyice düştü:

Olaylar, “bir doktorun”, “bir laboratuvar görevlisinin”, “bir eczacının” “yaptığı” diye geçiştirilebilecek cinsten münferit değil!

Bakanlık emirlerine bağlı olarak yapılan, yasalara ve yönetmeliklere uygun ama evrensel insan haklarına ve hukuka aykırı genel uygulamalar.

Aile hekimleri, eczacılar, laboratuvarlar ve kadın doğum uzmanları baskı altında…

Sonuç: Gerekli olan sezaryen zamanında yapılmadığı için, doğum sırasında rahmi yırtılan hamile kadın, ölen bebek!

***

Yasaklanan düşük ilaçları…

Başbakan’ın, kürtajı “Uludere faciası” ile kıyaslaması, sezaryeni kınaması…

Laboratuvarların tahlil sonuçlarını Sağlık Bakanlığı’na bildirim zorunluluğu…

Doktorların elektronik reçete yazma ve eczacıların bu reçeteleri bildirme mükellefiyeti…

Totaliter devletin, “Aile Hekimliği” ve benzeri uygulamalarla zorunlu kıldığı ve sistematikleştirdiği “mahremiyete tecavüz” baskısını açıkça ortaya çıkarıyor.

***

30 Haziran tarihinde İsmet Berkan’ın alıntıladığı bir “Aile Hekimi”nin mektubundan parçalar:

“…Bir Aile Hekimi kendisine bağlı nüfusta yapılması emredilen izlem/takipleri -sizin gibi duyarlı olan ve bu izlemleri yaptırmak istemeyen kişilere saygı gösterip- yapmazsa ne yazık ki gelirinin önemli bir bölümünü kaybetmekle kalmaz, yasalara göre aylar içerisinde sözleşmesi de sonlandırılır.

…Diyelim ki kişi hamile ve takipleri için uzman bir Kadın-Doğumcuyu tercih ediyor. Bu durum bile Aile Hekimini yükümlülüğünden kurtarmıyor. Aile Hekimi maruz kalacağı ücret kesintisini sineye çekse bile işini kaybetmemek adına telefonla, bizzat giderek veya başka bir yolla bu hamile kişiye ulaşmaya çalışıyor.

…Bu şekilde bebek-çocuk-gebe izlemi yapmak zorunda bırakılmayı hekim olarak kınıyorum.”

***

“Aile Hekimliğinde” çalışan bir hemşirenin bana yolladığı mektup:

“Kadınların son âdet tarihlerini ve neyle korunduklarını dahi 6 ayda bir sorgulamak zorunda bırakılıyoruz.

14 hafta sonra, tespit ettiğimiz gebelerden soruşturma geçiriyoruz ve 20 ceza puanı kesiliyor ki 100 olunca sözleşmemiz feshediliyor. Ayrıca doktordan ve hemşireden 400 TL ceza kesiliyor.

Mahremiyetin biz de farkındayız ama sistem bizi buna zorluyor.”

***

Bir hastanın yakınması:

“Hamileliği öğrendiğimiz zaman hastaneden bizim telefon, adres bilgisi vs. aldılar. Sonra aile hekimliğinden eşimi aramışlar. Zorla tahlil yaptırdılar. Oysa biz bu tahlilleri zaten yaptırmıştık. Zorla belirli günlerde aile hekimine (kendisi doğumdan ne anlayacaksa!!) gitmemiz için her seferinde telefonla taciz ettiler ve etmeye devam ediyorlar.

…Yazdığınız gibi bu insanların fişlenmesinden başka bir şey değil. Hem de daha doğmadan!”

***

İşte totaliter devlet böyle bir şey:

Katiller salıveriliyor…

Milletvekilleri, rektörler, dünya çapındaki doktorlar, politikacılar, yazarlar, gazeteciler, ordunun komuta kademesinin neredeyse dörtte biri, mahkûmiyet kararı olmadan tutuklu…

Ve devlet, vatandaşların yatak odalarına sistematik olarak, zorla giriyor, “mahremiyete tecavüz ediyor”!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)