Ahmet Hakan, sen neymişsin be abi
Pazar, Kasım 11, 2012
Ahmet Hakan'ın Hürriyet Gazetesi'nde bizim için yazdığı yazıdan:
Müjdat, Levent, İlyas, Ferhan falan... Ortak özellikleri var. Şöyle ki: Mizahçı olmalanna rağmen çok gerginler. Başbakan Tayyip Erdoğan dan bile daha gerginler. Muhaliflerine karşı edebilecekleri bir çift zekice sözleri yok. Ya öfke kusuyorlar ya da Recep İvedik tarzı laf sokuyorlar. Karar alıcılarla uğraşmak yerine karar alıcılara oy verenleri küçümsemeyi ve aşağılamayı tercih ediyorlar. "AK Partiye neden oy veriyorlar" sorusuna cevap aramak için iki dakika bile düşünmeye tenezzül büyütmüyorlar, "Aptal" deyip geçiyorlar. Temel dertleri ne? Bildirileri ne? Belli değil. Onlan bir tek Silivri zindanlanna tıkılan "Cumhuriyetçiler" ilgilendiriyor... Ne geçmiş dönemde yapılan zulümler karşısında ne de bugün farklı kesimlere yapılan zulümler karşısında bir duyarlılıkları yok. Tereddütsüzler: Kendilerini "aydın" safına yerleştirirken de tereddütsüzler, kendileri gibi düşünmeyenleri "aptal" sınıfına sokarken de... Kurdukları tüm cümleleri, sonuna "anlayana " sözcüğü konulması için kuruyorlar... Düşünmeden anlayanlara bayılıyorlar. İşin kolayına kaçıyorlar: "Toplumun vicdanı " olmayı tercih etmek yerine "Bir kesimin vicdanı" olmayı tercih oluyorlar. Melih Gökçek gibi"cepheleştirme" siyaseti güdüyorlar: Kendileri gibi düşünenleri kendilerine daha fazla meftun ediyorlar, kendileri gibi düşünmeyenleri kendilerinden daha fazla nefret ettiriyorlar.
Şimdi de bu yazıya cevabımı okuyacaksınız...
Çok sevinçliyim bugün. Bu Ahmet Hakan kendini iyice deşifre etti artık. Cumhuriyet adına bütün Türkiye hazır ayaklanmış, binler milyonlar yollara dökülmüşken, kimin ne olduğunun net bir şekilde anlaşılması lazım. Ahmet'in ne olduğunu biz biliyorduk da, o gizlemeye çalışıyordu. Benim için artık, hükümetin yandaşı olduğu iyice netleşti. Bizim için, Hürriyet Gazetesi'nde 6 Kasım Salı günü şöyle yazmış: 'MUHALİF KOMİKLERİN SEFALETİ' Başlık bu... Zaten bu başlıkta bütün kompleksini, hırsını kusmuş. "KOMİK" diyor bize. Bizi sıradanlaştırıyor. Yani aşağılama gayreti var. Ve de bizi sefil görüyor. Al sana_bir aşağılama daha. Biz kim miyiz? Türkiye'nin Nasreddin Hocalarıyız. Baslık söyle devam ediyor; "MÜJDAT. LEVENT. İLYAS. FERHAN. FALAN". Bir gazetecinin, köşe yazannın saygısızlığına, küstahlığına bakınız. Bize "falan" diyor. Yani falan filan... Kim bu falan filan? Müjdat Gezen, Levent Kırca, İlyas Salman ve Ferhan Şensoy... Zaten "falan filan" diye küçümsemesinin altında da kompleks ve hınç var.
İnceleyelim yazısını: "Mizahçı olmalarına rağmen çok gerginler" diyor. Biz, salt komiklik yapan mizahçılar değiliz. Biz mizahımızda, "durum komedisi" dediğimiz, "kara mizah" dediğimiz, "görevci gülmece" dediğimiz güldürü kalıplannı kullanarak ülkenin ezilmişliğini mizaha konu eden komedyenleriz. Biz komediyi zayıfın güçlüye karşı silahı diye tarif ederiz.
"Bu arkadaşların, muhalefet ederken içinde bulunduklan duruma cevap verecek, zekice bir yaklaşımları yok" diyor. Bunu Müjdat Gezen, Ferhan Şensoy, İlyas Salman ve Levent Kırca için söylüyor. Zekadan yoksun bulduklan isimlere bakınız... Açılım kahvaltısına davet edildiğinde Müjdat, "şimdi yedim, karnım tok" diyen bir zeka. Müjdat kim bilir sana ne cevaplar verecek şimdi. Bence sen baltayı taşa vurdun. Sen maşallah çok zekisin. Dördümüzü, beşimizi karşına alacak kadar üstelik de... Ferhan ın zekasına gelince, acaba Ferhan'ın zekasını kanıtlaması mı gerekiyor, diye soranm herkese. Adam, Dümbüllü'nün kavuğunu devralmış bir zeka. Bana gelince, genelleme yapmış, Ak Parti ye oy verenlere aptal dediler, diyor. Ben böyle bir şey söylemedim. Bana iftira ediyor. Varsa bir bildiği, ispat etsin.
Eğer "Azınlık" oyununu lütfedip izlerse, AKP'ye oy veren kesimi irdelememek ve geçmek değil, dünden bugüne ülke politikalannı, lider yaklaşımlarını ve hedefleri ile halkımızın beklenti, istek ve doğan sonuçlann nasıl irdelendiğini gözlemleyebilirdi. Bunlan bilmiyor ya da görmezden geldiği için bizi bir tek Silivri zindanlanndaki Cumhuriyetçilerin ilgilendirdiğini söylüyor.
"Temel dertleri ne?", diye soruyor Ahmet.
Benim temel derdim, bugünkü hükümetin Türkiye Cumhuriyetini yok etmeye çalışması. Bu bir.
İkincisi Atatürk Devrim ve İnkılâplarının yok edilmeye çalışılması. Bu konuda kadrolaşmak Atatürk resimlerinin kaldırılıp toplatılması
23 Nisan / 19 Mayıs / 29 Ekim bayramlarının sinsice yasaklanması
Türk'ün, Türk'üm diyememesi, bunun Türkiyeliyim söylemine dönüşmesi
Dinin siyasete alet edilmesi Atatürk Söylevlerinin okul kitaplanndan çıkarılması,
İsmet İnönü'nün ders kitaplanndan çıkarılması
Okulların 4+4+4'le İmam Hatipleştirilmesı Hukukun zapt edilmesi, yandaşlaştırılması
Başbakan ın bölücü Amerikan BOP projesine başkanım demesi ve ülkeyi bölme uygulamalan Müslüman komşumuz Suriye'ye, Amerikan siparişi ısmarlama savaşa yönelik eylemler
Ülkenin kurumlarının yandaşlarla kadrolaştınlması
"Ucube" denilerek yıkılan heykeller
Yasaklanan karikatürler
Kapatılan tiyatrolar
Basına sansür ve yasaklamalar (Avrupa basın koruma konseyi tarafından raporla kesinleşmiştir.)
Mustafa Kemal'in askerlerinin hapsedilişi, 60 küsur gazetecinin ve milletvekilinin Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduklan için hapsi..
Benim itiraz ettiklerim bunlar. Senin dediğin gibi, bir tek tutuklular değil. Ama onlann aciliyeti var. Benim maddelerimin bir numarası olmayı hak ediyorlar. Ben bu yüzden gerginim. Sen meslektaşların hapiste olduğu için gergin değil misin? Bir de dönek gazeteciler var. Olayı çarpıtıp çamur atanlar, bilip bilmeden ısmarlama yazı yazanlar... Tıpkı senin bize yazdığın yazı gibi, ama bu yazıda bence baltayı taşa vurmuşsun. Bu arada eleştirme konusunda Tayyip Erdoğan'a gelinceye kadar akşam olur. Ben yalnızca onu eleştirmiyorum, 21 yıllık Olacak O kadar programında, her başkanı, Cumhurbaşkanını, Genelkurmay başkanını oynamış, eleştirmişim. Bunlar belgelerle sabit. Türkiye'de darbeleri eleştirip hicvederek oynayan benim, keza Emniyet teşkilatını da. Süleyman Demirel'i, Turgut Ozal'ı, Tansu Çiller'in jetskisini oynayan da ben değil miyim? Doğan Güreş Paşaya etek giydiren ben değil miyim? Çevik Bir'i de, Hakkı Karadayı'yı da oynadım. Hepsi kayıtlı, belgeli... Sen kimi uyutup neyi yutturuyorsun? Gerçekler balçıkla sıvanmaz.
Şu anda oynadığım "Azınlık" oyununda dahi, Adnan Menderes'ten bu yana eleştire eleştire gelip, Tayyip Erdoğan'a dayanıyorum. Bugünden itibaren seni de katıyorum oyunuma, hatta son kitabım "Önüm Arkam Sağım Solum Dönek"in son sayfalan da senin yazın ve benim sana verdiğim bu cevapla bitecek kitap.
Tamam, bu yazıyı ısmarlama yazdın anlıyoruz, ama yetersiz. Bütününde zekadan yoksun. Bizden beklediğin zekayı sen katamamışsın yazına. Ve bana biraz da, ben seni köşemde eleştirdiğim için biriktirdiğin hıncını kustuğunu görüyorum bugünkü yazında. Ben seni nasıl eleştirmiştim, bir hatırlayalım: Sana dedim ki neden bir öyle bir böyle yazıyorsun? Sen bu yazdıklarımın hangisisin? Sonra da şöyle devam ettim. Bir arkadaşım, "Ahmet Hakan'ı haftanın şu ve şu günlerinde okumuyorum. Çünkü o günlerde hükümete yaranacak yazılar yazıyor." diyor. Diğer eleştirdiğim yazımı da hatırlayalım. Sana dedim ki, CHP Genel Başkanının ve Türk Halkı'nın karşısında neden bacak bacak üstüne atarak, adeta yatarak program yaptın? Bir edep yerlerini kanştırmadığın kaldı, dedim. Sadece hükümet yandaşlığı değil, biraz da bana olan öfken kusturdu seni. Benim için senin bugün durumun tam olarak netleşmiştir. "Azınlık"la turnedeyim. Bu akşamdan itibaren oyunuma seni de yerleştiriyorum. İstanbul'a geldiğimizde gel gör.
Ha bu arada, evet... Müjdat, ben, İlyas ve Ferhan'ın ortak yönleri yok mu? Var. Biz mesela, senin gibi bir gün hükümetçi bir gün Atatürkçü değiliz. Her gün Cumhuriyetçiyiz, her gün Atatürkçüyüz. Saygılanmla.
Tags