Sınavlar devam edecekse, dershaneler nasıl kalkacak?


Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen atamalarında, gelecek yıl da KPSS’nin esas alınacağını açıkladı.
YÖK de üniversiteye giriş sınavlarının öyle ya da böyle devam edeceğini her fırsatta dile getiriyor.
Peki o zaman, sınavlar artarak devam edecekse, dershanelerin kapısına, gelecek yıl nasıl kilit vurulacak?
Emir büyük yerden geldiği için ciddiye almamak da mümkün değil. Ama nasıl işin içinden çıkılacak, gerçekten de çok merak ediyorum...

LYS ve KPSS ile yola devam
Giriş sınavlarına ilişkin olarak Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in önemli açıklamaları var. İçerikleri yeniden düzenlenerek aynen devam edeceğini söylüyor...
Dinçer, üniversiteye girişte merkezi sınavın devam edeceğini ancak yılda birkaç kez sınav yapılacağını ve adayın en başarılı olduğu sınav sonucuna göre tercih yapma olanağı sağlanacağını anlattı. “Böylelikle adayların hayatının tek sınava bağlı olmadığını hissetmelerinin sağlanacağını“ ifade eden Dinçer, soru bankası oluşturulmasının ardından yeni uygulamanın 2014’te yürürlüğe girmesinin planlandığını söyledi.
Bakan Dinçer, “Öğretmen atamalarında KPSS kaldırılmayacak. KPSS, devlet memuru olmak için girilmesi zorunlu bir sınav. Şimdi öğretmenler, KPSS’nin yanında alan sınavına da girecekler. Önümüzdeki yıl temmuz ayında 17 alandan da öğretmenlerimizi sınava alacağız. 141 alanın 17’sinden alan sınavı yapacağız. KPSS ve alan sınavı yaparak öğretmen alacağız“ diye konuştu.
Şimdi gelin de çıkın işin içinden!
Bir yanda sınavlar öte yanda gelecek yıl için verilmiş sözler var.
Bakalım kim haklı çıkacak?
“Gelecek yıl dershanelerin kapısına kilit vurulacak“ diyenler mi yoksa “Sınavlar devam ettiği sürece, dershanelerin kalkması mümkün değil“ diyenler mi?
Kronometre çoktan çalışmaya başladı ve süre giderek daralıyor...
Kimin haklı çıkacağı hiç önemli değil. Önemli olan, eğitim sistemimizin ve çocuklarımızın sınav ve dershane belasından bir an önce kurtulmaları.
Başbakan Erdoğan bu konuda söylenmesi gerekeni söyledi ve süreyi de verdi. Gerisi bu işin sorumlularında.
Bir yıl sonra, dershanelerin kapısına kilit vurulmazsa, bakalım mazeretleri ne olacak?..

Formasyon adaletsizliği
Yüz binlerce öğretmen fazlası var. Ama bir o kadarı, hatta çok daha fazlası öğretmen olmak için can atıyor. Çünkü, öğretmenlik bir gönül işi. Aç da, susuz da, yıllar boyu işsiz de kalsalar, sadece ve sadece öğretmen olmak istiyorlar.
Böylesi bir tutku başka mesleklerde yok. Onun için de öğretmenlerin neden 8, 10 yıl atama beklediklerini, fen edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmen olmak için neden canla başla mücadele verdiklerini bir türlü anlayamıyorlar...
Şu anda 400 bin civarında öğretmen fazlası var. Yani eğitim fakültesi mezunlarının bile öğretmen olmaları garanti değilken, farklı fakültelerden mezun olanların, pedagojik formasyon için sıraya girmeleri, daha da önemlisi para ve zaman ayırmaları, herkesi şaşkına çeviriyor.
Oysa bu mezunlarla yani öğretmen olmak için yanıp tutuşanlarla biraz olsun diyalog kurabilseler her şey çok farklı olacak. Ama maalesef bu hiç ama hiç kimsenin umurunda değil...

Farklı uygulama
Pedagojik formasyonda aranan önemli özelliklerden birisi de diploma notu. Ama her üniversitenin diploma notu uygulaması farklı olduğu için ortak bir sisteme dönüştürülmesi gerekiyor. Ancak bu konuda ciddi sorunlar yaşanıyor.
Bazı üniversiteler, dönüştürme sırasında öğrencilerine şişirilmiş notlar verirken bazıları olduğundan da düşük gösteriyor. Bu da başvuruların belirli üniversiteler lehine avantajlı hale gelmesine olanak sağlıyor. Ama nedense adaylar günlerdir bunu kimseye anlatamadılar. Hangi kapıya gitseler elleri boş dönüyorlar.
Umarız bu dönüştürme işlemini YÖK kendisi üstlenir ve adil bir çözüme kavuşturur. Yoksa pek çok konu gibi bu da adliyeye giderse hiç şaşırtıcı olmaz...

Öğretmen alım politikası
Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki 5, 10 yıl için öğretmen alım politikasını mutlaka açıklamalıdır. Açıklamalı ki, on binlerce aday boşu boşuna formasyon peşinde koşup öğretmen olacağım diye heveslenmesin.
Yine aynı şekilde yüz binlerce eğitim fakültesi mezunu ve öğrencisi öğretmen olma hayali kurmasın, kendisine yeni bir yol haritası çizsin.
“Kendi öğretmenine sağlıklı bir gelecek sunamayan MEB, çocuk ve gençlerimizi nasıl geleceğe hazırlayabilir?” diyenleri haklı çıkartmak istemiyorsak, bu konuyu ciddiye almak zorundayız...
Özetin özeti: Günü kurtarmanın ötesinde, keşke biraz da gelecek için kafa yorabilsek!..

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)